Castor'un Ankara Günlükleri

1.gün-100.gün arası:Uyudum,çok bir şey hatırlamıyorum o yüzden...

101.gün:4 dersten sınava girmedim,üşendim.Halbuki sıfırdan bir başlangıç yapmak için gelmiştim ben buraya.3 ü için rapor aldım,o üçünden birinin mazeretine de girmedim.Mazeretin mazeret sınavı var mı acaba?

102.gün:artık kütüphanede ders çalışmaya başlamayı ciddi ciddi düşünüyorum,yoksa göte kaçacak.Kardeşim seco ya attığım karizmatik ve siklemez selam kantinde pek çok kızın beğenisini toplamış.

104.gün:Yılbaşında Bahçeli'deyim,beni arayanlar olursa oraya gelsin.Şimdiden iyi yıllar.

koşamıcak kadar çok içtim

nevizade de içiyoruz geçen devil, artiz, castor, destroyer (blog isimlerini yazasım geldi). Destro sonra sattı bizi destroylamaya gitti gerçi de neyse. sarhoş falan oldum ben fena tam eve dönülcekken yürümeye karar vermişiz sonra da ben koşmaya başlamışım. buraya kadar -mişli geçmiş zaman.

durdum, sağıma soluma baktım: pangaltı. Yakında bi durak vardı ve yorgun hissediyordum, gittim oturdum. Neden burda olduğumu hatırlamam lazımdı. castor ve artiz gelip yanıma oturdular, onlarda yorgun görünüyorlardı. Onları görmem hatırlamamı kolaylaştırdı, içmeye gitmiştik ve ben masadan kalktıktan sonrasını hatırlamıyorum. sanırım kafalar uçmuş vaziyette koşu yarışı falan yapıyorduk. aklıma bakşa bi ihtimal gelmiyordu. yorgunluk dayanılmaz bi hal almıştı artık kalkıp bi an önce evime gitmek istedim. başladım yürümeye ama yol çok uzun görünüyordu, adımlarımı sıklaştırdım. ben hızlandıkça castorla artizin benimle hızlandıklarını hissedebiliyordum; arayı açmamak gibi bi niyetleri vardı sanki. koşmaya başlar başlamaz küfür niidalarıyla koştuklarını gördüm ve yakalanmamam gerektiğini anladım. şişliye gelmiştik artık bi an yakalancak gibi oldum ama yakalanmadım ve ara sokaklara daldım. aman tanrım! devili tamamen unutmuştum. ortalıkta pek görünmemişti. pek koşabilcek gibi bi hali yoktu gerçi ama. arkamı döndüğümde ise sadece castorun benle ara sokaklara girdiğini gördüm. kafamı çevirip tekrar anacaddeye döneceğimi sandığım ara sokağa girerken deville karşılaştım. ele geçirilmiştim artık ama bu olay benim için henüz bitmemişti. hala kaçabileceğimi ve koşabileceğimi düşünüyordum.
-götümden uydurmadım bunu ben yaşadım. kızmızı ışıklı 1. katta bi yere girdim ben ama ne zaman, nasıl girdim hatırlamıyorum. castor çıkardı beni. hatırlamadığım için eklemedim yazıya.-
kaçmasına kaçtımda şişlinin kalanını ev ev yolunun nerdeyse tamamını koşmuş sayılırdım artık. arkama bakmıyordum, ne kalmıştı ki eve şunun şurasında. hiç beklemediğim bi anda tekrar ele geçirildim devil tarafından. isyan ettim bende, o kadar koşmama, nasıl olur tekrar yakalanırdım, haykırmak istiyordum, haykırdım, sesimi kimseler duymadı.. biraz yokuş aşşağı inip merdivene oturdum, tekrar kurtulmak istiyordum. o yokuşu tekrar çıkmaya çalışmak devili safdışı bırakmaya yeticekti aklımca. yetmedi. ama çok sinirlendi. eve kadar yürüdük. eve gelince de yattım hemen.

koşma hikayelerim böyle başladı. artık çok içince koşuyorum. devamı geliyo

Rafet the Crazy Person

Mahallede adı Deli Rafet diye geçerdi.Delimiydi divanemiydi bilmem ama o hep orada beklerdi.Yerin altına gömülmüş gecekondusunun önünde; bira, ot ne bulmuşsa çekmiş bir şekilde sokağın nöbetçisi vazifesiyle direğin dibinde dikilirdi.Sanırım yıllarca süren ot tüttürme seanslarından sonra beyninin bir kısmı harbiden işlevini yitirmişti.Ekmek alacak parası olmayan bu adam bu kadar ota, biraya parayı nerden buluyordu buyrun siz düşünün..

Her sabah ilkokulumun yolunu tutmuşken önce gür bir sesle "Günaydın Uğur" derdi.Ben de günaydın abi derdim.
-Sen kaça gidiyorsun Uğur?
-4e geçtim.
-İyi, iyi.Allah zihin açıklığı versin.
-sağol abi.
tabi bu sohbetin hiçbir garip tarafı yok gibi gözükebilir.Aslolan ise aynı diyaloğun sekteye uğramadan her sabah gerçekleşmesiydi.4e gidiyorum işte mariuna abi 4e!Abimin de ilkokul yıllarını sayarsak 12 yıl boyunca günümüzü aydınlatmayı kendine vazife belleyen Deli Rafet, bir iki yıl önce bilmediğim bir sebepten evini ateşe verdi.O gün bugündür Alev sokakta görülmemiştir.Ama Kuştepe burası hiç merak etmiyorum.Biliyorum ki Deli Tatar gider, Oğlu Deli Cavit gelir(harbiden o da delirdi amk, ki annesi Tatar ın kafamda fincan kırmışlığı vardır gene bilinmez neden).Rafet gider adını bilmediğim ve kafatasının içine beyin diye eşek sıçmığı doldurduklarını düşündüğüm; şişko, gene kısa vadeli hafızası zayıf, son 3 yıldır heralde yıkanmayan eleman gelir.Gelsinler, ben daha uzun bir süre buralardayım.

High Hopes

Gökyüzü lacivertimsi bir siyahla kaplanmıştı.Ay sırtını dönmüş dünyadan uzaklara bakıyordu.Ben ise aya karşı içimdeki kızgınlık, kıskançlık ve yalnızlıkla diz altımdaki ağrının dinmesini bekliyordum.Bir şekilde çıkması gereken içimdeki canavarı fazla tehlikeli hale gelmeden beslemeye bakıyordum.Yaratık çok akıllıydı ve beni sürekli doğru olanı yapmam için harekete geçirmeye çalışıyordu.Onu dinlemedikçe ekranlara, klavyelere sığınıyordum.İnsanların kusurlarını ve becerilerini görmekte ustalaşmıştı bu şekilsiz tüm ciğerlerimi kaplayan hissiyat.Ben de bunlara dahildim.Zamanın değil değişimin yaşandığı bir evrende o da kuralına göre oynuyordu oyunu.Rakipler olmadığı sürece sadece oynamak için vardı.. Rahatsız edildiğinde ise elindeki çiçekleri bir kenara fırlatıp dişlerini biledi.. Amaçları basit, yöntemleri karmaşık, araçları ise eksikti.Dizlerinin altındaki ağrı bir türlü dinmiyordu.Müziğin sesini açtım, yetmedi biraz daha.Birkaç bira kapıp yükseklere uçması çok kolaydı.O zaman volümünü kısıp dinleyebilirdi müziği, bastırmadan içindeki sesin söylediklerini.
Kimse bilmez ama,sen daha hep aklımda sola panlı çalan kanlı violin.

KC

baharım olur musun?

baharım olur musun?
ilkbaharım ol ama
gelecek güzel günleri
müjdeleyen ol bana

baharım olur musun?
önümüz hep yaz olsun ama
sonbahardaki gibi
yazın izlerini aratma

baharım olur musun?
umut dolu olalım sayende
teselli verme sakın bana
kışın güzelliği ayrı diye

baharım olur musun?
doğa olurum belki bende
kuş, ağaç, böcek olurum
hayat verirsin sende

Yatalım

Hadi yatalım
Üşüdüm,ısınmak için yatalım
Gevşedim,sıkıldım
Kasılmak için yatalım
Gittikçe içimize kapandık
Birbirimize açılmak için yatalım
Hepsini bir kenara bıraktım
Tüm ışıkları kapatalım
Biraz sevişmek,koklaşmak,
Sabaha kadar sarılmak için yatalım.

A.A.

temiz

sabah kalktım ve sik gibi hissediyordum.bu ruh hali içerisinde yinede dünkü planladığım şekilde günümün geçmesi amacıyla çok panpa kafaların yaşandığı itüye doğru yola çıktım.kütüphaneye vardığımda çok susadım ve şu otomattan bir su alayım dedim.elli kuruşumu makinaya attım fakela makinada su kalmamıştı.paramı geri istediğimdeyse makinadan hiç ses gelmedi.halbuki parıldayan sarı ışıklarıyla çok da çekiciydi otomat.omuz silktim, boynumu büküp planlanan güne devam ettim. an geldi yeter dedim çok sıkıldım lan deyip eve doğru yola çıktım.metro merdivenlerinden inerken birde ne göreyim.abur cubur otomatında demir tutacağın orada yarı düşer şekilde duran bir ülker kek.ahha dedim sen benimsin.canım hiç istemesede bir elli kuruş atıp çift kek kazanma hırsımla makinaya doğru yöneldim.birde ne göreyim.makinaya zaten elli kuruş atılmıştı.şimdi bedava çift kek kazanacaktım.ellerim titrek 39 numarayı tuşladım.fakat keklerden sadece birisi düştü.olsun dedim en azından fit olduk.

sonra bu tür bir rastlantın ancak ilahi bir güç tarafından planlanmış olacağını düşündüm.bu fikrin nöronlarımda akıp coşmasıyla birlikte dinsel duygularım canlandı.demek insanlar rastlantıları ilahi bir gücün gerçekleştirdiğini düşünüp kendilerini özel hissetmeye bu kadar meraklılar dedim.

bu düşünceler kafamdan akarken mecidiyeköye çoktan varmıştım ve oturağımdan kalkıp merdivenlere yöneldim.bi baktım ki güvenlik görevlisi bir genco arkadaşımızı tutmuş tartışıyorlar.genco sinirlenmiş bir şekilde beş altı kere "bak beni bırak, bırak düyorum" repliğini seslendirdi.aklını siktiğim aynı şeyi beş altı kere söyledikten sonra izleyici olmayı bırakıp kendimi yürüyen merdivenlerin kollarına attım.merdiven beni göğe doğru sürüklerken arkamdaki homo erectusların birbirlerine laf atışlarını izlemeye devam ettim.en yukarı vardığımda güvenliğe yardımcı olması için diğer görevlileri aradım fakat yoktular.akşam vakti bir kişi duruyormuş sadece.bi son kez noluo aşaıda die bi bakim dedim ve yumrukların havada uçuşmaya başladıını gördüm.izleyenler bunları nie ayırmıor die ben de en az dövüşenler kadar sinirli bir şekilde merdivenlerden geri aşağıya doğru koşmaya başladım.bananeyse amına koim?zaten asıl sinirlenme sebebim de dierlerinin izlemesimiydi emin deilim fakat aklımdan geçen bu cümlelerle kendime bu öfkemi açıkladım.koşa koşa aşaı indim ve en sonunda birbirlerini bırakan ikiliden gencoyu tuttum ve kenara doğru sürükledim.evet adrenalini seviyorum.genconun dediğine göre yarın o güvenlik ölecekmiş.hemde genco bıçakla dilim dilim onu doğruyacakmış.dexter mısın lan sen yarrrağım? gazetelerin ikinci sayfa haberlerini takip etcem bakalım doğruyacak mı? ulan madem hobi olarak adam doğruyorsun az önce o güvenlikten yediğin tekmeler yumruklar neydi?
vay aklını sikim senin.neyse artık ayrıldılar yoluma devam edim derken genco kopmuş olan saatini dengesiz ama hızlı bir şekilde güvenliğe doğru fırlattı fakat benimde çok yakınımdan geçti. Ardından o ikiliyi ayıran ben, çok ciddi bir şekilde ikisini de eşek sudan gelinceye kadar dövüp bu kadar noob karakterler oluşlarını yüzlerine çemkirmek istedim.evet en temel hayvani duygularımı en az entel işleri sevdiğim kadar seviyorum.

goethe nin dediği gibi.insana dair hiçbir şey bana yabancı değildir.

Çok da önemli değil ama hoş da olmadı !

Bu blogu Semih kardeşim ilk kurduğunda ve bana fikriyle gelip katılmamı istediğinde "harbi lan" coşkusunu yaşamıştım içten içe.Aynen kimi zaman güzel kimi zaman bayık yazılar,şiirler falan yazıyordum.Tamam Semih kadar bir ay düşünüp öyle yazmıyordum genelde zaten bir olay olunca ve aklıma bir şey gelince pıt diye yazıyordum ama benim de bikaç tane planlayıp da yazdığım yazı vardı...
Sonuç olarak bu bloga değer veriyorduk ve birbirimizin farklı taraflarını tanıyorduk.Hele ki çok da görüşemediğimiz bu senelerde sizinle özlemimi bir yandan da buradan gideriyordum.Kimseye yazmasın demedi.Yönetici kimmiş değilmiş önemli değildi.Admin dediğin nedir ki?? Ne yapar blogda.Seco veya Kenan admin olduğunuz zamanalrda elinize ekstra bir para veya prim geçti mi?Yeni manitalar sizi darladı mı?Sanmıyorum :) Biz de olduk şimdi (herkes yönetici olmalıymış ya) kandil simidi gibi yöneticilik dağıttık elimizde bişey var mı?Yok.Evet burada iki satır yazı yazmayan kardeşlerimizin birden saçma bir direnişe geçmesi de saçma oldu ama zaten kafaları güzelmiş sonradan ciddiye binmiş :) çok da önemli değil.Ben kuşluğa da baktım keşhaneye de.Tarzını beğenseydim ikisinde de yazacaktım.Ama yok kuşluğun tarzını çok da beğenmedim.Yani penguen'den ayrılıp daha iyi bi ivme yakalayan bi uykusuz değil orası :)
(tabi bi alex olamaz gibi bi cümle oldu ama neyse)
Bir de ben sigaramı keşhanede içmeyi severdim.Kuşlukta çöpleri ve lojmanları izleyeceğime,keşhanede boğazı izleyerek sigaramın dumanıyla sevişmeyi tercih ederdim.Aristokrasiyse aristokrasi.Ben zengin edebiyatı da yaparım yeraltı edebiyatı da ciddi yazı da yazarım kelle yazılar da...Sonuç olarak ben buradayım ve burada yazıyorum.Çok da sık yazmıyorum hani sınavlar falan.Hocalar,bu arada benim bölümüm geçen sene dünyanın bitirmesi en zor 8. bölümüymüş.Türkiye'den ilk 40'da başka bi bölüm ya da üniversite yok.Hadi geçmiş olsun.Neyse...
Giden gitsin orda yazsın, ya da ikisinde de yazsın, kuşluğu da okumuyor değilim.Ama bu blogun açılma amacından sapmaması için uğraştık madem yine uğraşalım.Burada yazmayı bırakmak seni üzer,beni üzer başka da bir boka yaramaz...Ne zamandır yazmıyosun zaten ayar etme beni.Burası bir muhabbet değerine sahip olduğu kadar edebi bir değere de sahip.Devam ediyoruz kısacası.O tarz...

ps:lan semih ankaraya ne zaman gelcen olm bi dahaki dönem seco erasmusa gidiyo bu dönem bitmeden kesin gelmen lazım ki senelik fasılımızı yapalım.+1 gökhan da var burda.sen de bonusları al topla getir.Ne biliyim ozanı al,amoyu al,egeyi orkunu denizi artizi al,kha yı al.gelin de takılalım ayıbederçi...

Bizi Hiç Anlamadınız

Bizim için bu site ne demek hiç anlamadınız. Gerçekten bu sitenin amacını, neden burda bir şeyler paylaştığımızı. O kadar çok önem veriyordum ki ben bu siteye bazen burda aklıma gelen bir yazıyı yazmam 1 ayımı alıyordu. Tam olgunlaşsın güzel yazılar olsun sitemizde diye düşünüyordum. Bazı yazıları "biz"e layık görmüyordum anlayacağınız ciddiye alıyordum bu siteyi. Sonuç olarak tarihi boyunca içinden edebiyatçıları çıkarmış bir lise mezunuyduk biz. Yatılıydık. Bu daha da ciddileştiriyordu her şeyi. bizim yazılarımız baştan savma olmamalıydı. Belki "Keşhane" akımını başlatmalıydı yazılar. Çok güzel yazılar çıkıyordu ilk günlerde. Okuduğunuzda yüzünü gülümseten. Anlamıyorum ne oldu. Nasıl oldu da birçok kişinin değer verdiği bu site bu hale? Okuduktan sonra da belki anlamayacaksınız ama yine de söylüyorum benim için değerli bir yerdi burası. Buranın önyazısını ben yazmıştım. Kimsenin ciddiye almadığı üzerinden dalga geçilen önyazısını. Ben burda yazı yayınlarken heyecanlanırdım. Eminim benim gibi olan birçok kişi var. "Yazıyorum ama yayınlamıyorum abi" diyen. Neden dediğimde "Sitede yayınlanacak kadar güzel değil" diyen. Ne kadar uzak bir kavram dimi "sitede yayınlanacak kadar güzel" kavramı şu sıralar! Biz bir şeyler yazmaya çalıştıkça başkaları tartıştı. Blog nedir? Neden yazılır? Kimin resmi koyulur? Kim yönetici olur? gerçek yöneticilik nasıl olur? Nasıl olmaz? Kim yazar? Kim yazmaz? Bloga bir gün olsun iki satır ciddi bir şeyler yazmayan insanlar tartıştı. Hep tartıştı. Düşünmeden bu çocuklar burda ne yapıyor diye. Burası benim için özeldi beyler. En samimi düşüncelerimi paylaştım ben burda. Bazen elinize kalemi alıp bir şeyler paylaşmak istersiniz ya ben burda paylaştım. İnsan bu bloga baktıklarında vay be desinler dedim. Burdaki yazıları kitaplaştırmayı bile düşündüm. Okuyun bir baştan sona blogu yada sizin burası her ne ise okuyun anlayın değişimi. Kimseye kırgınlığım yok, kimseye küskünlüğüm sadece bloga bakış açımız farklı imiş bunu anladım. Onun için bir daha burda yazmazsam kimse de bana kırılmasın. Oysa dalga geçilebilecek o kadar çok ortam vardı ki... Burayı seçen arkadaşlar dalga için benim gibileri üzdüler. Gerçi belki kurtulduk diye düşünen de olabilir tabi. Bu siteye bir şey katmak isteyen herkese teşekkürler. Ben elbet yine yazacak bir yer bulurum. Sadece orda yazarken kardeşlerimin okumayacağını bilmek beni üzecek. Ve sadece ben ve benim gibi düşünüp de yazanları anlamadıkları için üzülücem, üzüldüm... Son.

kafalar

Bitakım kafalar yaşandı burda
Sizli bizli değildik
Senli benli
İçten samimi...

kafam karışık olunca agresifleşiyorum

Dün haro kardeşimiz Ankara'ya geldi.Okulunun istanbul'a gezisi varmış ama haro sikerim istanbul'u demiş ankaralı kardeşlerinin yanına gelmiş.Kardeşimi burdan takdir ediyorum öncelikle.Dün harbi güzeldi.iyi geçen bir statik sınavından sonra kardeşelrimle buluşup iki bira eşliğinde binbir türlü konulardan muabbet etmek paha biçilemez.ama gel gör ki gecenin sonunda ben sinirliydim.
Çoğunuz biliyosunuz benim kafamda bi kız var.ama sadece kafamda.işte o kızı ben kafamda bitirmiştim.ya da bitirmek üzereydim.çünkü bakıyorum şimdi tamam bu kız güzel ama öyle hani süper hiper güzel de değil.muabbetimiz çok güzel oluyo onunla burası da tamam.ama başka ne özelliği var?yemek yapabiliyo mu?yok.bi özelliği yeteneği ability'si var mı?yok.beni seviyo mu?yok.o zaman niye bitmiş bi ilişkinin peşinden hala bu kadar gitmeye çalışıyorum dedim.ben başarılı veya başarısız olsun çakal çukallıkta, çapkınlık hovardalıkta bir markaydım.79lu bayanı götürmüş adam şimdi 91li bi kız için böyle sıkıntılara niye girip kendini darlıyo dedim.sikerler dedim o gece bitirdim kafamda.tam o sırada facebook da kız profiline yazmış:because i possess your soul,your heart your mind tarzında bişeyler şimdi tam hatırlamıyorum.diyorum telepatik bi durumlar mı var lan bu işin içinde.herneyse sonuç olarak kafada bitti.ertesi gün oldu işte sınav falan haro seco gökhan ben 3e'de biralarımızı yudumluyoruz.konu dönüp dolaşıp manita olayına gelince herkes garip kafalar yaşadı.meğer içimizde ne romeolar varmış aq.konu kimin üzerinden dönüyosa diğerleri ona saldırdı olm bu kızı yaparsın falan diye taşaklar muabbetler falan on numaraydı da...nası olduysa muabbetin sonunda ben kız gelince onunla tekrar konuşmam gerektiğine ikna oldum.yukarda saydıklarımı saydım onlara da.olsun abi sen yılların sikicisi, şimdi yanında bile olmayan tek bi kıza takılmışsan (ki ben galba ilk defa birini sevdim-liseden öncesini saymıyoruz di mi lan?) sen onu seviyosun bitti dediler.bitti.sonra haroyu yolcu ettik gökhan da gitti seco da beni dolmuşa bıraktı o da evine giti falan fıstık.akşam metusözlük'te yayınım olcaktı teknik bi aksaklıktan dolayı olmadı o yüzden bu akşam olcak herneyse.yayın iptal oldu sonra ben düşüncelere daldım.
günün özeti kahvesini yudumlarken çok sinirlendim.çünkü kafam karışıktı.fotoğraflarına baktım ve önceki gece düşündüklerimi düşündüm daha çok uğraşmaya gerek yok ben bu kızı sevmiyorum o da beni sevmiyo dedim.sonra fotoğraflarına baktım ve haronun gökhanın en çok ta seconun söylediklerini düşündüm lan gelince konuşayım şu kızla tekrar dedim sikerim gururu falan dedim.terazinin iki kefesini yoklarken sinirliydim çok çünkü kafam karışıktı.arada kalmıştım.hani pahalı restoranlarda vesikalıkları tomar tomar sayarsınız da önünüze yanları maydanoz ve brokoliyle süslenmiş, japon amı kadar bi et parçası getirirler ya o denli sinirliydim işte.sabah kalktım sinirim geçti ama kafam karışık.o soruyu, bi sınavın ilk sorusu olduğu halde hep en sona bıraktığınız,getireceği puanı görmezden gelmeyi göze aldığınız tırt sorular gibi hep bi kenara atıyorum.darlandığım daha birçok muabbet varken bu konu o kadar da önemli değil aslında sanırım.kısacası sikerler hoca.bu olay da rahvan gideceğe benziyor.bi şekilde koycaz götüne rahvan gidecek...
seco bana bi yöneticilik versene biraz bakim ne varmış

Çekicilik

''bir erkeğin çekiciliğinin, bulunduğu toplumsal konumu, eğitimi, kültürü, ekonomik özgürlüğü, konuşma stili, vücut dili ve şüphesiz hassas oluşunda gizlendiği iddialarını sakın iplemeyin! bir erkeğin çekiciliği, bir bakışta belli olmayan takım taklavatının dışavurumu olan seksapelliğinde yatar. hiç bir kadın, bir erkekle oturup sohbet ederek orgazm olamaz, hamile kalamaz. erkeğin ölçülerini ve yataktaki becerilerini diplomalarında aramak, akla yatkın değildir. hayatın merkezini seksten uzaklaştırmak isteyenler, kırlara çıkıp osuruk otu toplayabilirler. tam bu sırada boris vian'ın bir sözünü hatırlatmakta, hatta döve döve ezberletmekte fayda görüyorum: 'varolan iki şeydir aslında: biri, her şekilde ve bütün güzel kızlarla sevişmek, öteki de new orleans ya da duke ellington'un müziği. geri kalan her şey kaybolmalıdır. çünkü geri kalan herşey çirkindir.''

Küçük İskender

fark.

sokakta kedilere ekmek veriyorum yanım gelsinlerde seveyim diye, kimsesiz köpekleri çağırıyorum aynı sebeple, akvaryumda balıklara yem veriyorum, kafesteki kuşa su koyuyorum, koyunları otlatıyorum, atları tımar ediyorum hepsi yanıma gelsinlerde seveyim diye. sana bişey yapmıyorum, yanıma gelmene de gerek yok, ben seni zaten seviyorum.

Leşyiyicisiniz

Sizlere sıradan bir gününüzü yansıtacağım.
Sabah kalkıyorsunuz.Başkasının yaptığı çamaşır yumuşatıcısı kokan, bir başkasının ördüğü,diktiği yorganınızı üzerinizden atarak.Başkasının ürettiği diş fırçasıyla başkasının ürettiği diş macununu kombine edip ağzınızda ileri geri götürüyorsunuz.Başkalarının doğal kaynaklardan evinizin lavobosuna kadar taşıdığı suyla yüzünüzü yıkıyorsunuz.Başkasının tarlasından toplanan mısırların bir başkası tarafından öğütülmüş halini başkalarının başkalarından sağdığı sütle karıştırıp yiyorsunuz.başka insanların çıkardığı petrolle çalışan, başka insanların ürettiği araçlarla okulunuza gidiyorsunuz.Başkalarının yazdığı kitapları okuyorsunuz veya okuyor gibi yapıyorsunuz.Bu arada üzerinizde başkaları tafarından dikilmiş üretilmiş giysiler ayakkabılar, kulağınızda başka insanlar tarafından bestelenmiş çalınmış müzikler var.Akşam başkasının barına gidiyor ve bir başkasının ürettiği içkileri içerken daha bir başkasının sardığı sigarayı ciğerlerinize sömürüyorsunuz.Aranızda boş muabbetler ederken bir yandan da başkalarının aşklarının meyvesi olarak doğurduğu başka kız veya erkekleri kesiyor gözleriniz o gece beraber olabilmek için.Gece başkasının vitrinlerine bakarak eve dönüyor ve başkalarının sunduğu başka başka insanların oynadığı programları izliyorsunuz başkasının ürettiği televizyonlarda.Aynı şekilde başkasının bulup sunduğu facebooklarda twitterlarda msnlerde oralarda buralarda sabahlara kadar takılıyorsunuz.Sonra başkasının ürettiği yastığınıza salyalarınızı akıtarak uyuyorsunuz.
Siz hep sunulanı yiyor hep tüketiyorsunuz,hiçbir şey sunmuyor hiçbirşey üretmiyorsunuz.Gençlik olarak geleceğimizi mi temsil ediyorsunuz?Şu an etmiyorsunuz.Belki ileride yapacaksınız ama şuan bilmeniz gereken şu: siz tüketici,asalak, parazit kımıl zararlılarısınız.Şimdi odanıza gidin ve ağlayın.

it's me bitches

kaynayan sular soğuduğuna göre barış ve kardeşlik inasnı olan bendenizin blogumuza soğuması geçti ve geri geldim.burada olmadığım zamanlarda çok darlandım.selam olsun.

Ben Yandım



Bir haftaya ziyaretine geliyordum,sonra duydum ki kül olmuş,rüzgara karışmışsın sen de.

Ezberliyorum

Ama yavaş yavaş yapıyorum bunu.Çok fazla hırslı olduğum söylenemez bu konuda.Daha çok akışına bırakıyorum bunu.Zevk almaya çalışıyorum bir şey öğrendiğim anlardan.Ama gel gör ki bir öğrendiğimi bir daha unutamıyorum.Saçının yüzünün sağına düştüğü o anları ezberliyorum,hepsi birbirinden farklı ama.Birinde başka bir kıyafet giyiyordun, bir başkasında farklı bir şeyden konuşuyorduk.Çayı kaç şekerli içtiğini de ezberlemişim.Her çay gördüğümde aklıma o an geldiğinde anladım bunu.İkisi bardağa biri bardağın yanına.Ne olur ne olmaz.Bana baktığın hiçbir an aklımdan çıkmıyor.Bakışların yanlış anlaşılmaya müsait tarafımdan.Bir de niye anlaşılan yanlış oluyor,onu ben pek anlamıyorum.Yine de ezberliyorum ve hayatımda ilk defa ezberlemek hoşuma gidiyor.Çünkü sen okuduğum en güzel kitapsın.

Bir de ne demiş Nazım
"durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin;
sırrını her gün bir parça veren,
fakat hiç bir zaman,
büsbütün teslim olmayacak olan..."
Bakışların antika pikaplardan kaplama
Sözlerinle bugünün kadınısın.

Olsun,Yine de yazdık bişeyler

Rüzgarlı bir ocak gecesi
Çiseleyen yağmurun altında dururken
sen ve ben
montlarımızın ceplerine tutunmuşuz can havliyle
titriyoruz!
buna rağmen iki beden uzak duruyor...

ellerinin sıcaklığına ihtiyacım yok
sen göğsümün ortasında yanıyorsun
etrafımız sessiz ama duymuyorum
hep bilmediğim adamları anıyorsun

ben çoktan karıştırır olmuşum
yaktığım sigaradan çıkan dumanla
ciğerimden gelen buharı
hangisi bana ait gerçekten?
ve paylaştığımız bir şişe şarabın başı dönmüş
bir oradan bir buradan gelen
çakırkeyif öpücüklerden...

bakarken gözlerinin içine şimdi derdim
şimdi çekip gitsem benim için ne hissederdin?
seslenir miydin arkamdan kaybolurken gecenin
lacivertliklerinde?..
bana ihtiyacın olduğunu anlayarak
çıkarır mıydın adımı dudaklarının arasından?
akar mıydı gözyaşın gökle beslenmiş toprağa?
ama belki,belki de hiçbir şey demezdin
bakar geçerdin boş boş ruhunu bir yerlerde
unutmuş gibi..
Zaten hep bu ihtimaldi beni yerime çivileyerek
sessizce şişenin dibini görmeyi bekleten
sonrası klişe bir film gibi;belli
sade bir iyi akşamlar ve hayatım normale dönerdi
unuturdum varlığını gece rüyalarıma girene dek
seni ben
bana ihtiyacın olduğu zaman severdim
rüzgarlı bir ocak gecesi seni ayazdan korumak için
boynuna sarılmış mavi atkın olmayı isterdim..

sanal aleme yansıyan irade beyanlarının sahibi beyinlerimizin IQ'sunun topluca düştüğü bu dönemde nasıl kim olduğumuzu, ne kadar sürede birbirimizi tanıdığımızı, dalga da geçsek bunun bir sınırı olduğunu hatırlamalıyız.
herkesin birbiriyle kardeş olamayacağı aşikar ve doğal, fakat arkadaşlıktan öte de bazı anıları, hisleri paylaşmış olduğumuzu hiç unutmayalım.
a.güzeloğlu

çokta sikimde değil

blogmuş, yazar ismiymiymiş, keşhaneymiş, sikim de değil alsında. buna ikna etmek için sizi ne lazım bilmiyorum; burdan siktirip gitmek mi gerek, tek tek bulup sizlere asıl derdimi anlatmak mı bilemiyorum... bildiğim şeyse az önce bunların hepsinden önemli olan bişey öğreniş olmam; buraya yazılanlara kıyasla dünya üzerinde daha az umrumda olan bişey bulamamış olmam... kimse kusura bakmasın benim gözümde bu "adsız" muabbetinin taşşaktan öte durumu yok, aynı zamanda sanılmasın ki diğerlerine destek veriyorum: onlar daha kötü durumdalar... benim günlük hayata yansıyan problemlerim var ve bunları yaşıycam bi süre sikerim HEPİNİZİ artık... kimse ben sıkıntılarımı halledene kadar beni bunların içine sürüklemesin!

Aslında

Yazmayacaktım ama beni şartlar çok zorladı.

Ben nerde yanlış yaptım derken yanlışınızı fark ettiğiniz aslında çok geç kalmışsınız. Her şey gelip geçmiş siz sadece gözünüzde tozpembe gözlükle etrafı izlemişsinizdir. Mutluyum sandığınızda üzülmüş, üzüldüünüzde aslında daha çok üzülmüşsünüzdür. Mutlu günleri kovalamamış çünkü kendinizi mutlu hissetmişsinizdir. Bu mutluluk anından dolayı da başkalarına da mutlu hissettirmeyi unutturmuşsunuzdur. Artık ne yapsanız boş mutlu anılar geride kalmış mutlu günler geçip gitmiş, kalanları da siz yerin dibine çekmişsinizdir. Elde hiçbir şey kalmayınca çaresizliğin farkına varıyorsunuz işte. Kafanıza vursanız acı, vurmasanız da... Çünkü o kadar çok ağlarsınız ki gözlerinizin ağrısı başınıza vurur. Kusarsınız sürekli kusmak ne kelime ölürsünüz her an. Ama bir şey diriltir tekrar sizi umut. Gerçekten yoksa eğer umut iyi değildir. Çünkü varmış gibi dirilsiniz, sonra tekrar bir ceset daha verirsiniz. Acıtır içinizi her şey, bakışlar, kokular, ufak bi düşünce vucüt bunu savunamaz çünkü savunacak mecali yoktur ruhen yaşıyor bedenen ölü ya da tam tersi ne farkeder. Uyumak istersiniz olmaz, dualar boşa, belkide bir melek gelecek balkabağına çevirecek beni dersiniz ama ne gelen var ne giden yapayalnız içinizde ne olduu belli olmayan bir can. Tek yaşam belirtiniz sürekli kusma, burun akıntısı ve durmayan göz yaşı olur. Anlamak güç artık ki anlama yetisi de yetersiz. Bir aşşağı bir yukarı ne yapıyorum ben. Evet ben dedim ama hani nerde? Yapmak istemiyorum artk belki de yaşamak fazla geliyordur bana üzüntü peş peşe kalbim yorgun tek ilacı var saniyede her şeyi unutturacak ki o daha bir bebek. Yutkunamıyorum ne yapayım kurtulmam zor. Yapmayın arkadaşlar ben yaşıyorum desem de beni takan yok. İçimde kusucak bişe kalmadı. Yeter bu böyle olmayacak hayat enerjimi kusim da olsun bitsin bu iş.

Gerçek Kesit

Burdan küstüğümü sanmasın kimse. Sadece ne kadar mal olabiliriz daha fazla diye düşünüyorum. Gerçekten üst sınırımız bu değil bence. Hep daha fazlasını isteyen, hep daha ileriye giden azgın insan evlatları olarak daha fazla mal olabiliriz biliyorum.

Ama kusura bakmasın kimse ben bunun parçası olmayacağım.Blogu birbirimize deger verip paylasım yaptıgımız yeri, "kurban ettiğinizi" düşünüyorum. Ergen egolarınızın kurban bayramında kutusunda büyük var gençler hissediyorum. Komik oldugunu düşünerek bunları yaptıysanız kardeşlerım gülerken altıma sıçtım bu sebeple kıcımı temızlemeye odama gıdıyorum.Bole dusunun rahatlayalım hep beraber.

Beni süresiz uzaklastıran kardesım, şuan tavana bakıyorum.Götünün tavana vurdugunda bıraktığı izleri inceliyorum. Ufaktan hoşuma gidiyorlar ama üst kattakiler cok rahatsız olmus diye kulagıma geldi bilesin.

Siz burayı gercekten 15 kisi okuyor diye düşünüyorsanız zaten vay halinize. Küfür konusunda bikac yazılanı da okudum. Bence aklı düzgün çalışan herkes blogda yazarken cayır cayır kufur edebileceginin farkındadır goruyorum ki bazılarımız farkında degiller.Saglık olsun. Ben onları oyle de seviyorum.

Kızgın değilim kesinlikle.Kırgınım ama. Ayrıca üzgünüm kardeşlerimin bazılarının GERCEK ERGEN olusları benı uzuyor. GERCEKTEN. İçten ice espri anlayıslarına sikimi sokmak geliyor.Aaa küfür ettim küfürlü yazamıyorduk silsem mi.asasdfghjk.

Hadi size iyi bloglamalar yada mallamalar.

Hepinizi gonulden seven kardesiniz

Kenan.














ben yine bi garip oldum beyler

beyler
1-benim bilgisayarın tırtlığından mı bilmiyorum ama bi anketten bahsedilmiş ben göremiyorum onu neyle ilgili o?
2-amına koyim 21. yüzyılda ergenliği aşmış adamlarsınız yaptığınız hareketlere bak ortalık kaosa sürüklendi.
3-devrim diye gerim gerim geriniyosunuz ama bu devrim mi şimdi?ne kadar dramatize ettiniz secoyu faşo yaptınız aq :) yakışmadı.
4-kimse kusura bakmasın beyler tepkim kimseye değil yanlış olmasın ama ben blogdan biraz soğudum.bi süre kendime blog açıp orda yazcam sanırım.veya metu sözlük diye bişey varmış orda da yazabilirim.beni lütfen ısıtın burdan kopmak istemiyorum.ben bi süre yokum.
5-umarım bu yeni çehreyle güzel yerlere gelinir(nereye gelinmek isteniyo bilmiyorum ama...) ben de ısınırım kaldığımız yerden devam ederiz takılmaya.

beyler...

deneme

1212

Opss

Amına koyim herkesin yöneticiliğini alırken kendi yöneticiliğimi de almışım. Çok kolaymış harbiden. Tekrar yönetici olmaya adaylığımı koyuyorum.

Darbe yapmak bu kadar mı kolay mıydı lan?

Yeni Darbe var. Seco tekrar yönetici. Ben yaptım ben yaptım. Bu işi de sevdim

Hop

Saçmalık lan ama komik bi yandan :D . Yine de söyliim hangi konuda tam olarak anlaşılmışki bu konuda anlaşılsın diyorum. Onun için herhangi bişeyin oylamaya sunulmasına da karşıyım. Keshanedenhikayeler kurulurken herhangi bir oylama yapıldı mı ki şimdi yapılsın? Ama oylama yapıldıında olayın nerelere geldiği açık. İsteyen istediğini yapsın ama söyleyeyim şahsi görüşüm bu yönetim deiştirme modası geçtikten sonra kimse buraya girip bişe yazmaz!
Benim yönetimi paylaşamamakla ilgili bir derdim yok,olsaydı vermezdim zaten.Kenan da olmadığını söylediği için yöneticilik verdim herkese.Burada tepkim anonim yorumun oylanmasını kabul edip sonra oylamada aleyhlerinde oy çıkınca işi çirkefliğe vurup oylamanın facebookta yapılmasına bok atanlara ve ortamın demokratik olmadığını söyleyip yöneticilik isteyenlere. Bunu facebookta talep edip sonra burada devrim havaları atmak niye onu anlamadım,neyin şovunu yapıyorsunuz ki? Sağ tarafa bir tane anket koyunca çok mu demokratik oldunuz? Şimdi yöneticilerden biri o anketi kaldırırsa ne bok yiyeceksiniz?Bir de sirenlerden,taşların yerine oturmasından bahsediyorlar.Sanki paris komününü kurdular amına koyim.

ne de meraklıymışız amk be

biri yönetimi paylaşmak zorunda kaldı diye bok atar öbürü siz yönetemiyosunuz diye bok atar, içten içe ne pislikmişiz hepimiz

Olur da..

şaşırırsınız,faşizanın anlamını bilmeden cümle içinde kullanmayın.Ama yapmazsınız siz di mi?Aferin benim 5 kasım anarşistlerime

SİREN

an itibariyle blog a el koyduk.eski yöneticilerin faşizan tutumlarını gözden geçirmeleri için süresiz olarak yöneticilikten uzaklaştıryoruz.amacımız kimsenin küsmesi veya kızması değildir bu sitenin tekrar herkesi kapsayan bir oluşum olmasını istiyoruz.hayırlı olsun

Buyrun

İstediğiniz boku yiyebilirsiniz,hatta mümkünse benim yöneticliğimi kaldırın,sıçın ağzına mekanın...

bitakım kafalar yaşanmış 21. yüzyılda istanbulda

kardeşlerim.neyin olayını paylaşamadınız?
keşhane diye tabir ettiğimiz okulumuzun en sevdiğimiz yerinin yetkili insanlarından ve müptelalarından biri olarak bu tartışmaları gereksiz görmekteyim.
haklısınız keşhaneyi bilmeli insanlar.ve haklısınız küfürsüz bi blog düşünemiyorum.küfürsüz kendimi de düşünemiyorum.
ama haksızsınız ki yöneticilere bu kadar yüklenmek saçma.yöneticilik dediğin nedir ki kardeşim.adam düzenliyo işte.al sana sana versin sen yap.ama sen onun kadar uğraşacak mısın?adam demokratik ortamını sundu olayları sizlerin yorumuna açtı.orda taşşağın binbir alasını çevirdiniz.ayrıca yöneticilik kandil simidi mi lan dağıtalım herkese.ben değilim ve gayet memnunum.yeni yazar alımı da yoruma açık olması da oya sunuldu.gereken kararlar verilir.
küfürlü olup olmaması konusu yoruma açık bile olamaz.ayrıca bu blog öyle 15 kişinin okuduğu bi blog değil.benim arkadaşlarım baya bildiğin okuyo.ama okuyolar diye de tarzımızdan ödün vermek olmaz kardeşlerim.
ayrıca: lan adsızlar bi ad bulun kendinize.banel olmayın lan adam olun adam.hadi cıngar çıkmasın gelcem ben yine dönünce mum gibi göreyim sizi.hadi gömerim paşalar.

keşhaneden "gerçek" hikayeler

başta metafor olarak alınmış bi isim ama gene de bu bayrağın altında yazanların önce keşhane hakkında fikir sahibi olmaları gerekti kanısındayım. benden önce orkunun da dediği gibi olmadı ama olmuycak da değil tabi benden sonra gökhanın diyeceği gibi...

kuşluk

küfür keşhanenin ruhundadır değerliler.hoca korkusundan keşhaneyi es geçenler-----e

adsızlar keşhanenin peşinde

bu bir tatbikat değildir!!11bir..

sanki 15 kişiden fazla okuyomuş gibi çok prestijli ayaklarını bırakın bi kenara da inci sözlüğe dönmesindir, küfür olmasındır bıdısını. madem bizbizeyiz herşey serbest olsun buna karar verende yazardan başkaları olmasın. bizi soğutursanız başımızı sokucak yer buluruz gene peki kim kaybeder?

adsızlar keşhanenin peşinde

baştan yönlendirilmemiş bir tartışma konusuyla yetki meselesinin çözümlenmesini istiyoruz gerekirse bizi ifade edecek yeni bir blog kuracağız
bir yatılı forumu açsam dosyasal boyutta paylaşıma girsek düşünce yazılarını burada paylaşırken daha küçük boyutta aklımıza esen sanattır, genel kültürdür, oyunudur, başka neye kafamız eserse birbirimizi haberdar etsek.hatta önemligüncel gelişmeler; siyasal şeyler bilimsel şeyler tartışmaları falan.ve daha ne eserse
kullanırmıyız ki?

the hole in us.

kendimi suçlu hissediyorum çünkü uzun zamandır yazmıyordum. farklı bir konuda yazıcaktım ama artık sesini unuttuğum acılımın yazdığından yola çıkmak isterim.
sonu nedir bunun, yani gençliğimiz ekran başında mı geçecek bitene kadar?

belki plansızlıktan ötürü sıkılıyoruz. burada planın ögelerinin kalitesi hiç önemli değil çünkü her neyle dolu olursa olsun boş zamanı tattırmaz en boktan plan bile.zaman akar gider. belki deneyse zaman konusuna geri gelirsek, heyecanlı ama asıl gayenin dışına çıktığım zamanlarda ne bileyim spordayken, bi kızı keserken, arabayla hız yaparken, derse hocanın bravo diyeceği bir türden katkı falan yaparken zaman çok hızlı akıyor. asıl gaye dediğim 'ultimate academic and life agenda' ya ulaşmaya hizmet eden aktivitelerde bulunurken zaman çok yavaş hatta duruyor. o zaman da kaçıyoruz tıpkı benim şu an 4 inch kalınlığındaki hukuk kitabımdan kaçtığım gibi. belki de yanlış soruyu soruyorum, hazcı mıyız kral yatılı?

zevke ve eğlenceye düşkünlüğümüz bizi o kadar sarmış ki, nefesimizi hayattan alıp hayalimize veriyoruz. aldığımız yaşam enerjisini gerçek hayattan çalarken, aslında boşluğa harcıyoruz. geçicilere takılıyoruz, zevke olan düşkünlüğümüz belki de acı duymamamızdan geliyor olabilir aslında. duymamızın olasılık dahilinde olduğu acıyı tanımlamalıyız ilk önce.

acı= hazdan uzak kaldığımız her an. biraz epiküros'tan çalıntı oldu, olsun.

devamı vizelerden sonra

Aferin bize

Ne desem boş ne desem faydasız kendimi öle faydasız öle çaresiz hissediyorum ki anlatamam. Ne yapacağımı şaşırmış hatta yapacağım işin amacını sorgular nitelikteyim. Birçok kişi hayat hayatı sorgulamakla başlar dese de ben aynı fikirde değilim hayat onu sorgulamakla biter, solar gider. Çünkü bu durum hayata anlam yükleyemediğinizi ve sizin için şuan da ne kadar boş ve gereksiz bir hal aldığınızı gösterirki. Bu durum genellikle her şeyinizi verdiğiniz bir şeyin kötü sonuçlanmasıyla olur. Sonra bir elinizde rakı önünüzde FM amaçsızca takılırken bulursuzunuz kendinizi.NAapıyorum lan ben sorusunu bile sormazsınız çünkü ne yaptığınız dahi zerre kadar önemli değildir. Tek değer verdiğiniz şey zamanı öldürmektir, doldurmak yerine. Zaman geçiyor ya her şey tamam. Umursamadan hiçbir şeyi arada ufak tefek atar yaparsınız alkolünüz ve paranızın bittiğine işte bu. Sonra deplasmanda lig liderini yendim diye sevin. Aferin bize böle devam...
neden paylaştığımı bilmesem de..
belki şimdi ihtiyacınız vardır
belki sonra ihtiyacınız olur
ne oldum dememeli ne olacağım demeli:)
http://www.aymavisi.org/psikoloji/ego.html

N O K T A

varoluş masturbasyonu arkadaş masturbasyonu aile masturbasyonu aitlik masturbasyonu sanatsal mastürbasyon başarı mastürbasyonu diğeri olma masturbasyonu diğeri de olmama mastubasyonu anarşik masturbasyon fiziksel masturbasyon toplum masturbasyonu reddetme masturbasyonu reddedilme masturbasyonu aşk masturbasyonu seks masturbasyonu elizabet feysbuk masturbasyonu tivitır masturbasyonu masturbasyon yapmam masturbasyonu elektronik alet masturbasyonu kalite masturbasyonu bunu yazma masturbasyonu bunu okuma masturbasyonu siktiretme masturbasyonu yerleri sil mastubasyonu dürümü yeme masturbasyonu
V A R O L M A K

Abi favorileri sen alsana

Ben bi garip oldum.

Kızılay dolmuşunda dolmuşun kalkmasını bekliyordum.Dolmuş tıkabasa dolduğu halde şoför hala bekliyordu götveren.Neyse kalktık gidiyoruz bu arada ben de telefon rehberimle uğraşıyorum.soyisimlerini hatırladıklarımın soy isimlerini kaydediyorum gereksizleri siliyorum.
A harfindeyim.Bi -iki tane görüşmediğim arkadaşımın telefonunu sildim hayatımın ilerleyen karelerinde görmesem de eksiklik hissetmeyeceklerinizden olur ya hani.Ne zamandır da görüşmemişinizdir zaten o dosyayı tekrar açmaya hiç gerek yoktur.Herneyse A harfinde ilerlerken sıradaki isim Ayşe Abla'ydı. Biraz kitlendim açıkçası.Sonra da onu sildim.Aslında onu her öğretmenler gününde arada da kafama esince arardım.ÖSS sonucumu ilk soran oydu.Keşke olsaydı da şimdi yine arasaydım.Ama yapamazdım.Hayatımda ilk defa telefon defterimden birinin adını ölmüş olduğu için sildim.Ve bilmenizi isterim ki gerçekten garip ve biraz çirkin bir duygu.İlk ölen tanıdığım değildi o 99 depreminde okuldan birçok arkadaşım göç etmişti mesela tahta kutuya.Akrabalardan vefat edenler falan fıstık.Ama hiçbiri telefon rehberimde yoktu.Ya o zamanlar telefonum yoktu ya da onlar kayıtlı değildi.Ayşe Ablaya bana bu ilki yaşattığı için teşekkür edemiycem.Tekrar R.I.P.
selametle.

Albert Camus haklı beyler

benimde, sadece normal olmak için ne büyük çaba sarf ettiğimi kimse fark etmiyor...

Atam

Sen gittin ya, şimdi herkesin profil fotoğrafı sana benziycek

Zararlar

Yaşamak ölümün bir parçası vesaire vesaire... bu tarz cümleleri herkes duymuştur pek çok kez. Daha çok soyut ve felsefi bir anlamı var tabi bu cümlenin.Ama yaşamak zarar veriyor bir yandan.Her gün şu bilgisayar karşısında gözlerim kırmızı bir halde otururken kör olma riski taşıyorum.Dinlediğim müzikle ise sağır olma riskini.Yediğim yemeğin içindeki bilimum maddeler kimbilir nelere neden oluyor.İçtiğim sigara zaten ayrı bir dava.Gerçi azalttım bu aralar.İçki içmeye kalksan beyin hücrelerin ölüyor.Desen ki ulan bugün yaşamıyorum yataktan kalkmayacağım,olmaz,o da beyne zarar veriyor.Hadi hepsini geçtim de,sen bana iyi gelmiyorsun...

hayalperest

ne güzel hayaller kurmuştum lan,
ne güzel çift olcaktık, imrendircektik görenleri
falan filan hayallerimden bahsetmiyim şimdi.
aradım açmadın mesajıma cevap atmadın,
ama şunu bilmende de fayda var
gibi bi his var içimde: onlar benim hayallerimdi.
bana aitlerdi. seni ilgilendirmediler hiç
hala da ilgilendirmiyorlar, normal.
hayalperest olduğum kadar
egoistimde galiba çünkü aynı hayalleri
senden önce başkalarıyla kurduğum gibi
gün gelir yerine başkalarını koyarım.
hayal kurmak mutlu ediyor beni sen değil,
bunu öğrenmek zoruna gitmez umarım..
ibrahim tatlıses cover'ım gelsin:
bu şarkımda aşkımı anlattım sana
duymasan sevgilim üzülmem buna
alıştım yıllardır yerine başkasını koymaya
bir tek dileğim var pişman ol yeter

Universiteye kapagı bir atarsan herşey kolay diyenlerin de ta..

Bazen yürümek iyi bazen durmak.

Şu an saatin 7:30'u.Tabiki uyanmadım bu saatte.Az tanıyan da bilir benim uyanma saatin bu değil. Oturuyorum hala sebepsiz.

Benim için simdi en iyi gelen sey; istediğim kliplerden bir liste olusturup izlemek onları.Herhangi bir düşünsel aktivite yapmamak sadece izlemek ve hissetmek. IQyu 0 a çekmek. Kafayı durdurmak.


1. Eminem - like toy soldiers

2. Eminem - lose yourself

3. Eminem - sing for moment

4. Justin Timberlake - im loving it

5. Usa for Africa - We are the world

6. Linkin Park - Somewhere I Belong

7. Craig David ft. Sting - Rise & Fall

8. Amy Winehouse - Rehab

9. A Perfect Circle - Passive (Constantine ost)

10. Avril Lavigne -Im With You

11. Coldplay - Fix You

12. Dave Mathews Band - Crush

13. Guns and Roses - November Rain

14. James Blunt - 1973

15. Mc Hammer - You Cant Touch This

16. Muse - Hysteria

17. Queen -Innuendo

18. Robbie Williams - Eternity

19. The Verve - The Drugs Don't Work

20. 2Pac - I'Aint Mad At Cha


Bonus:

Fikret Kizilok - Inislerim Cikislarim

Mirkelam - Her Gece

MFÖ - Vurgun Yedim


Bunları izledim.Format attım BEYİN BEDAVA. Yarım paket sigara nerdeyse. Kafam yorulmuş kardeşlerim sanırım. Birazdan kulağımdan mavi duman çıkarsa şaşmayın ey dostlar. Hepiminizi çok özledim kardeşlerim son olarak da sunu ekliyorum: Universite okumak da ne zor is arkadas oku oku bitmiyor. universiteye kapagı bir atarsan herşey kolay diyenlerin de ta..


ı am in torino

  1. 1906 yılında krallar vadisinde deyr-ül medine bölgesinde kazı çalışması yapan schiaparelli, burada yeni imparatorluk dönemi mimarlarından kha’nın mezarını buldu. mezarın mühürlenerek kapatıldiğı zamandan sonra ilk kez bir ölümlü mezardan içeri girdi. ve bugün torino müzesinde sergilenen kha’nın ve karısı merit’in yontuları, yatak, sandalye, tabure, masa, sandık, çeşitli kaplar, gömlekler, merit’in makyaj malzemeleri ve bozulmamış halılar bulundu.
    (bizans, 02.05.2002 11:50)
  2. askeri yonde egilim gostermeyip sosyal alanda eski misira faydali olmaya cali$an ramsesin evladi .100 e yakin karde$i daha vardir .
    (aton, 01.09.2002 20:04)
  3. her ne kadar bazı kendini bilmez dilbilimciler kha'nın kitaplara "çift" olarak çevrilmesini sağladılarsa da, halt etmişlerdir. eski mısırda kha'nın insanın doğumuyla beraber vücuda katıldığı, ve öldükten sonra bile vücutta kaldığına inanılırdı. bu inanış mısırda bulunan piramitlerdeki veya diğer mezarlardaki, ölünün yanına konmuş yiyecek,su vs. gibi maddelerin konuş sebebini açıklıyor.kha tanrılarda da mevcuttur inanışa göre, hatta tanrı ra'nın 7 bau (ruh) ve 14 kau (kha nın çoğulu) su vardır. (sweet leaf'e uyarisi için tesekkür ediyoruz tabi ki)
    (chaucer, 06.08.2003 18:17)
  4. eski mısır zamanında "yükselmek" anlamında, güneşe tapım için de kullanılırdı. krallar ve güneş arasındaki bağdır.
    (mago de oz, 26.12.2005 15:02)
  5. ramses in isetten olma oğludur.
    (zeze6, 24.06.2006 14:44)

hani olur ya

hani ulaşmak istediğiniz bişeye ulaşmanıza daha çok vardır ya.işte o durumdan nefret ediyorum.içinde bulunduğum an itibarinden siktir olup gitmek istiyorum.laf salatalarını, çürüme sürelerini es geçmek istiyorum ben farketmeden bitsin onlar.yaşansın sadece güzel kafalar.
herneyse.darlak kafalar da candır.hayatta ulaşılamayacak şeyler vardır.geri kalan herşey içinse tolga ulaş.

Yılmaz Özdil burada

Sürekli ders çalış.

*

İçkim eksik olmasın.

*

Sınavlarım güzel başladı.

*

Pek gezmiyorum ama.

*

Dün bi takım kafalar yaşandı.

*

Çok garipti.

*

Saçı sakalı kesmeyi düşünüyorum.

*

Canım pek bişey yapmak istemiyor.

*

Akşam maç var. Derbi.

*

Olmadı burası.

*

Bu kafayı sevdim ama biraz daha takılayım.

*

Çok uyudum lan son iki günde.

*

Daha güzel geçirebilme fırsatım vardı elimde.

*

Kurban bayramında pazartesiye ders koymuşlar ama gitmiycem.

*

Miğfer istiyorum lan biri bana miğfer alsın.

*

Yastık falan ne güzel bi buluş lan. Kimse bundan bahsetmiyo.

*

Çok sıkıldım lan böyle yazarken adam nası dayanıyo acaba sürekli.

*

Hadi geçmiş olsun.

Tartışma (1)

Her şey yaşanmıştı ama hiç böylesi olmamıştı. Sinirden köpürüyordum. Öylece koridorda kalakalmıştım. Belki de evde hala çınlıyordur o kapı çarpış sesi. Dişlerimi sıkmaktan yanağımdaki kaslar ağrımıştı. Normal düşünemiyordum. Çok bir şey düşünmek de istemiyorum sadece şuan ne yapmam gerekli onun farkına varabilecek kadar düşünsem bile yetecekti. Bu durumun farkındaydım ama yinede düşünemiyordum. Bir yandan hiç kesilmeyen ağlama sesi, diğer yanda diş gıcırdatmalarım. Kendime zarar vermekten korkuyordum. Biliryordum şuan ne karar verirsem dönüşü olmayacaktı ;ama -lanet olsun ki- öfkem düşüncelerimi bastırıyordu. Evet, çıkmıştım odadan kapıyı çarparak koridora, kızmıştım! Hatta çıkmadan önce ne yaptığımı ve içerde eşimin ona kızdığım için mi yoksa ona bir şey yaptığım için mi ağladığının farkında değildim. Sadece onun anlattıklarını düşünüyordum. Düşündükçe kuduruyordum. Ağzıma kan tadı geliyordu. Engel olamıyordum bunlara.Bir çıkış yolu düşüneceğim zaman öfkem mani oluyordu buna. Ne yapmam gerektiğini bilmesem de ne yapabileceğimin farkında idim. Koridordaydım ve önümde iki kapı vardı. Biri dışarı; öteki, kapıyı çarpıp çıktığım odaya açılıyordu. Elim o iki kapıyı da açmaya uzanmıyordu başka bir yolu olmalıydı. Hayır biliyorum çıkmayacak dışarı. O benim çıktığım odadan çıkmayacak. Orada bekleyecek. Çıkmaya yüzü yok! Oysa bana yüklediği sorumluluk o kadar ağır ki, O iki kapı arasındaki gelecek o kadar uzak ki... Bense tam ortasında düşünmeye çalışıyorum ne yapmam gerektiğini. Bana yapacağım seçimin neler getireceğini, benden ise neleri alıp götüreceğini... Belki de bana yapılanın ne kadarını hazmedebileceğimi tartıyorum kendi kendime. Gücüm kalmadı. Bilmiyordum hiçbir şey bilmiyordum. Düşünemeden, sadece öfkenin yoldaşlığıyla bir yardım eli bekliyordum ümitsizce... (devamı gelecek)

güneşe

ben geldim yirmi yaşıma
bir sürü ses çıkardım
etrafıma ışık saçtım
çoğunda gökyüzüne baktım
yarısı gitmişse uzaya
birazı varmışsa güneşe
borcumu ödedim ben sana
üstü kalsın dünyaya

prensip meselesi

hayatta prensiplerniz olmalı gençler.bakınız benimkilerden 2 tanesi:
1-rakıyı susuz içerim (lise 1 den beri)
2-cola turka içmem ama alaturkaya sıçarım.
hadi geçmiş olsun.bitakım kafalar yaşamadan da görmiyim sizi kardeşlerim.

kıvırcık saçlarına ak düşmüş uçlarına cimbom taraftarına el salla frank rijkaard

hiç yoktan bu taraftar
senin arkandan ağlar
krallar imparatorlar gelse
yerini dolduramazlar

zayn-dek zayn-dek zaaa!


http://www.agaclar.net/?id=showthread&t=14247
şuan dersteyim.çok sıkıldım amına koyim.
dolu dolu kafaların yaşandığı haftasonundan sonra bu haftaiçi hiç çekilmiyo lan.
bunu saymıyorum değil sayıyorum ama bi daha gelin beyler çok seviyorum lan sizi ne kadar puştsunuz.

the future

geri ver bana çocukluğumu
öfkemi ve azmimi
öldürücü gücümü kar fırtınasında
parçaladığım tüm gözlerin arasında
bana mutlak hakimiyet ver
yaşayan tüm ruhlar üzerinde
uzan önümde çocuk
sözüme itaat et

bana kırılan aynaların şırıltısını ver
anal sex ve kan ile kemik
kesilmek üzere olan son ağaç
onu bana verme
onu al içine götür çığlıklarınla birlikte

geri ver bana uğur mumcuyu
kalkan kılıçların karşısında sessiz kalanlar
atatürkü ve niçeyi getir buraya
geleceği gördüm kardeş
bu bir cinayet

birkaç yerden çatlıyor buz kütlesi
başlarımızı gömdüğümüz toprak da dahil
işimiz bitik geri dönüşü kalmadı
lavlar çoktan köşeyi aştı
ateşe hazırlanın köleler

pişmanlık dedikleri
ne demek acaba
pişmanlık dedikleri
ne demek acaba

ne demek merak ediyorum

ne rüzgardan ne gök gürültüsünden bildiniz beni
ne şimdi ne de sonra
o zavallı müslümanın aksi
kuranı yazanın ta kendisi
yükselen ve çöken ulusları gördüm
hikayelerini duydum hepsini dinledim
bunların arasında ayakta kalan yalnızca
aşk ve sevgi dediklerim
nacizane hizmetkarınız olan ben
dedi ki soğuk ve net bir şekilde
bitti
gidecek bir yer yok
cennetin değirmeninde akan sular buharlaştı
ve şeytan ekinlerini toplamakta
geleceğe hazırlanın kardeşlerim
bu kıyamet

batının duvarları parçalanacak
hem de öyle sessizce ya da yavaşça değil
aniden ve bir annenin feryadından daha korkunç
özel hayatınız birden sönecek
gölgeler dolaşacak
yollar yanarken
beyaz bir adam dans edecek
alaşağı edilmiş kadınlar
tüm kutsallıkları tanınmaz halde
şairlerin ruhları gelip kulağımıza fısıldarken
beyaz bir adam dans edecek

geri ver bana uğur mumcuyu
kalkan kılıçların karşısında sessiz kalanlar
atatürkü ve niçeyi getir buraya
geri ver auscwitzi
uzayda kaybolan tüm o haykırışları
muhammedi ya da hiroşimayı
bana geri ver
yok et başka bir ana rahmini
sevmeyiz biz çocukları nasılsa
geleceği gördüm kardeşim
bu kıyamet





leonard cohen şarkısının kendi yorumumla çevirisidir

baxenne şu işe

keşhanenin değerli insanları.görüyorum ki artık burda çok az yazı yazılıyor.canlılığımızdan bir şüphemiz mi var yoksa?onu geçtim damarlarımızdaki yaratıcılık soluduğumuz havadaki az miktarda oksijenle yeteri kadar birleşemiyor da damarları yırtıp dışarı çıkaramıyor mu?sıkıntılar bastı burayı darlandık.yazalım da canlanalım di mi?bitakım kafalar dönsün artık burda da eskisi gibi.

roxanne

ilginç kafalar dönmekte.uzun zamandır olmayan birşey olarak son zamanlarda gördüğüm birçok rüyayı hatırlayabiliyorum.ve kafamdan geçipte hiç farkına varmadığım detayların gün gibi ortaya çıkmasını sağlayan lynch vari bilinçaltımı çok seviyorum.keşke sadece detayları fark etmemi sağlamasada arada bir yönlendirici etkisi de olsa.vermem gereken kararlarda daha faydalı olanı almama yardımcı olsa.belki görüyorumdur ama sonuçta sadece uyanmadan önceki rüyayı hatırlayabiliyorum.benim derdim de büyükmüş değil mi ağalar beyler=)

ne zamandır birşeyler yazmıyordum bu da güzel bir geri dönüş değil ama kim dedi ki zaten dönüşüm kral olacak diye.sıradan insanlarız sonuçta.

sopranos finaline adım adım yaklaşıyorum. dizi adeta tony sopranos'un freud temelli kişilik analiziyle geçiyor.

great debaters da güzel film tavsiye edilir.

keyifle kalın

Sezar'ın Hakkı Sezar'a

Gerizekalı eleştirmen sana laflar hazırladım.
Birinin yaptığını beyenmezsin, birinin çektiği filmi, diğerinin söylediği şarkıyı, öbürünün yazdığı yazıyı, berikinin oynadığı topu..

Çok biliyosun ya amın oğlu esteban seni, onlar ne şartlar altında yapıyolar bu işleri, zorlukların neler olduğunu engelleri biliyor musun? Duymuşsundur belki bi yerlerden, birilerinden ama "bekara karı boşamak kolay".. Hiç sen göğüs gerdin mi lan o zorluklara. Şu yeryüzünde senin eleştirinden daha değersiz bişey yok heralde benim için; değerli olsun istiyorsan iyi yapabildiğin şeylerde eleştirmenlik yap. Sözüm meclisten dışarı..

Eleştiriye kapalılığımdan değil Sezar'ın hakkı Sezar'a da ondan...

Not: Sanırım hayatımda ilk defa sezar yazdım. Yazarken tereddüt ettim açıp internetten baktım. Şimdi bi yazın diye tavsiye ederim, tecrübe önemli şey..

Paralel

Güne tırt başladım.İlerleyen saatlerde de herhangi bir iyi haber de gelmedi.Bugünü yaşamasaydım hayatımın kalan karelerinde hiç bir değişiklik olmayacaktı.Günü bitirmeye çalışıp uyumaya çalışsam yok.Çok darlanıyorum bu odada.Şu çalan şarkı aslında biraz keyfimi yerine getirdi.Evet durumumu hafiften anlatıyor ama sözleriyle değil melodisiyle.Şu ranzaya uzanayım azcık.

Bir çocuk parkının kenarındayım.Karşımda saçları jöleyle dikleştirilmiş çocuklar ve oval bir futbol topu var.Tusubasa ve arkadaşları.Neden burdayım bilmiyorum ama benimle futbol oynamak istediklerini kuş yuvası gözlerinden anlayabiliyorum.Aslında sakıncası yok onlarla futbol oynamamın oynarım ama içimden bi ses oynama diyor.Yavaşça bana doğru yaklaşıyorlar ve wakabayashi "kardeş maç yapar mısın çift kale 5 e 5" diyor.İrkiliyorum çünkü ağzı oynuyo ama ağzından çıkan kelimelerle uyumlu değil.Sanki o ağzını oynatıyo da başkası söylüyomuş gibi.Tekliflerini geri çeviriyorum kibarca ama üsteliyolar. Hadi be olm be diyolar.Ama olmaz oynama diyor içimdeki ses. Sebebini uzakta konuşan iki çocuğun konuşmasından anlıyorum.Beni kaleye geçirmek istiyorlar.Wakabayashi bi takımda kaleci olcak diğer takımda da ben olcakmışım.Hem wakabayashi eldivenlerini paylaşmaz başka eldiven de yok.Durum kritikleşiyo ve onlar üstüme geldikçe gerginleşiyorum.Sürekli dönerek gelen, durduğunu hiç görmediğimiz o oval topun sert bi şekilde bana doğru gelmesini istemiyorum."hadi gel be olm bak şu tepede oynıycaz" diyo kuş yuvası gözlülerden misaki.ama orası düzlük değil ki.İşte o zaman anlıyorum neden o sahanın sanki dünyadaki tüm enlem ve boylamlardan geçiyomuş gibi gözüktüğünü.ve o zaman anlıyorum bunun bir Tusubasa bölümünün çekim arası olduğunu.Bu yine de onlarla futbol oynamak istememi sağlamıyor ve gitmek istiyorum.Biri kolumdan tutuyor "oyna lan işte" diyor.misaki "bırakın la bebeyi gitsin" diye bıyıkaltı konuşarak enseme bir şaplak atıyor.İşte o anda gözüm dönüyor kardeşlerim ve misaki'ye öyle bir kafa atıyorum ki anında yere düşüyor dili dışarı çıkıyor ve gözleri hemen artı şeklini alıyor.tusubasa tam bi yumruk savururken ağzına yapıştırıyorum yumruğu. onun da gözler artı.wakabayaşi kollarımdan tutmaya çalışıyo ama gözümü karartmışım bi kere.tutuyorum kafasını kapatıyorum bir sağ diz.gözler artı ayrıca burunda da hemen bir yarabandı oluşuveriyor.üçünü yere devirince diğerleri hafif bir tırsıyor. tam gitçekler sanarken hepsi bir anda dalıyolar ve yok onun mu gözünü artı yapayım bunun mu derken alıyolar beni aşağı.ağzıma gözüme vuruyolar.Tam o sırada uyanıyorum.

Asansördeyim.Çevreme bakınıyorum.Oha geçen gün bizim evin altındaki kuaförde gördüğüm kız.On numara.pürüssüz bir cilt, yalap şulap öpülesi bir yüz, incecik zarif eller ve ısırmalık bir popo.bana bakıyor ve gülümsüyor.ama bi terslik var.Etrafta bi koku var.Çürük yumurtayla benzin arası bi koku. e ben yapmadım.yemin ederim.Zaten kıza tekrar baktığımda gülümsemesinin zarf atma gülümsemesi değil de utanma gülümsemesi olduğunu anlıyorum.bana yaklaşıyor ve dudağıma bir buse konduruyor ve sonra " kimseye söylemiyceksin di mi" diyor.içinde bulunduğum durumdan nasıl avantajlı çıkabilrim diye düşünürken gözüm asansörün köşesine ilişiyor.bir de ne göreyim?bok.evet bildiğin kokunun sebebi bu dışkı.ve evet gerçekten de pembe ve helozonik bir biçimde özenle yapılmış çizgi filmlerdeki gibi.kız güzel ve dışkısı pembe.ve bir asansördeyiz.zülsem mi sevinsem mi anlamıyorum ama çok darlanıyorum o asansörde.bir an önce kendimi dışarı atmak istiyorum ordan.Lanetler yağdırıyorum küfürler ediyorum.İşte tam o sırada uyanıyorum.Hassiktir.meğer ilki rüya içinde rüyaymış.İnception.ov may gudnıs.Ranzada doğruluyorum ve terliklerimi ayağıma geçirip doğrulduğumda leonardo di caprio yu görüyorum.ama hiç şaşırmıyorum.

ben christopher nolan.yıl 2010, kış.amerikan hükümeti 2004ten 2010 a kadar izlenme rekorları kırmış tüm dizi ve filmlerin oyuncusundan yönetmenine, senaryo yazarından teknik ekibine herkesi fox river hapishanesine kapatmış.gereğinden fazla sükse yapmışız politikalarını engelliyomuşuz.uzandığım ranzada fox river demirbaşıdır ve şemsettin mana'ya zimmetlidir yazıyor.çalan müzik ise xploding plastix'ten sports,not heavy crime'dı.ne kafasıydı anlamadım.neyse yarın michael scolfield ı bulcaz buraları iyi biliyo o kaççakmış.abisiylen alt kattaki koğuşlardan birinde kalıyomuş.biz de onunla gidelim diyoruz leo'yla beraber.mısır gevreğini, mcdonald's patateslerini ve starbucksta günün kahvesini özledim.Türkiyeye kaçmayı düşünüyorum orda da bunların hepsi varmış üstüne üstlük gençturkcelli diye tek menü fiyatına iki menü falan olayı da varmış.canım sıkılınca da güneye inerim falan orda bulamazlar beni.leo'da kıvanç tatlıtuğ'un eze'de oynadığını gördüğünden beri o rol benim olmalıydı diyor ve kaçışımızı iple çekiyor.onun psikolojisi burda çok bozuldu.midesi de.durup durup osuruyor ve osurduğunda pantolonunun arka tarafının ısınmasına sevinip alkış tutuyor.umarım delirmeden önce en azından ramiz dayıyla bi sahnesi olur kayıtlarda.herneyse koridordaki ışıklar söndü.gardiyan naims'ın jopuyla parmaklıklara vurmasından kaçınmak için hemen yatmam gerekiyor.o garip rüyalar en azından bu hapishanede gördüğüm farklı dünyalar ve bana değişiklik sağlıyorlar.umarım yatınca bi tane daha görürüm.odanın ışığı da söndü.benim de pantolonumun arka tarafı ısındı.talı ve tırt rüyalar.

İpler Koptuğunda

İplerin koptuğunu gördüğün zaman;
Yakacaksın ki sende kalan ucu
Öyle boynu bükük durmasın...

Değişik Haller İçinde

Sevgilim benden ayrıldı ayrılalı bütün kızlar güzel görünmeye başladı bana. Hepsine yazıyordum. Hepsiyle de olacak gibi idi; ama bir türlü olmuyordu. Hepsi ayrı ayrı güzellerdi. Biri esmer güzeli bir diğeri kumral öteki sarışın bomba... Evlilik programlarına katılan insancıkların bile bir standardı oluyor ki ona kriter diyorlar; ama ben de yok bugün esmerse yarın kumral beğeniyorum. İki kızla aynı masada oturuyorsam ikisine de yazıyorum. Üçse üç, dörtse dört, beşse beş...

Neyseki bu dönemi atlattım. Tabi baya bir red yemiş olmamın da bunda büyük etkisi olmuş olabilir. Bazen düşünüyorum en azından bir tanesi kabul etse ne olurdu diye. Uslanırdım bütün sevgimi ona verirdim heralde ama şuan bunu düşünmek faydasız. Sonuç olarak hiç birini beğenmiyorum artık. Birisine bakıyorum yüzünde çok beni var olmaz, ötekine bakıyorum yüzünde beni yok olmaz. Anlayacağınız sevgilimin benden ayrılması ile başlayan dönem beni depresyona sürekledi. Bakın bir test yapalım. Şimdi bunları size anlatırken siz her ne kadar beni bu yazıyı yazarken hayal ediyor olsanız da öyle değil. Yürüyorum! Evet, elimde ses kaydedici var ona anlatıyorum bunları. Sonra yazıya geçicem. Gerçi sağımdan solumdan geçenler bana deli muamelesi yapıyorlar ama ziyanı yok zaten şuan önemsediklerim sadece kızlar ve onları da beğenmiyorum. Bakın şimdi testimiz başlıyor: Yanımdan geçenleri notlayacam. Sonuç olarak da beğenip beğenmediğimi söyliecem. Bakın şimdi bu kız bir kere çok sarı üstelik çok çıtı pıtı gözleri de mavi benden de hoşlanmış gibi duruyor bir de göz attı bana, beğenmedim... Bu kızın ise bir kere göğüsleri küçük üstelik diş teli var saçları da siyah hem ayağına çakma converse giymiş üstelik sevgilisi var gibi duruyor yanında elini tutan erkekden anladığım kadarı ile bunu da beğenmedim. Şimdi gelen kız da benden uzun yüzüne bile bakmam çünkü başımı kaldırmam gerek bakmak için kaldırınca boyunum ağrıyor. İşte böyle devam ediyor. Ama durun bir dakka aman tanrım bu bir tanrıça olmalı yok yok afet olmalı. Üzgünüm kaydı kapatmam ve bu kızla tanışmam gerek!

Evet o afet ile tanıştım. Hatta oturduk çay bile içtik. Beşiktaşta çınar altında... Sonuç mu? Beni beğenmiş ama lezbiyenmiş... Şimdi bendeki depresyonun ne şekil alacağını hiç bilemiyorum. Bekliyecez görücez!

Güneşin Cinsiyeti

Toprak anamız, ay dedemiz bizim. Yıldızlar kızkardeşlerimiz, sevgililerimiz. Peki ya Güneş? Erkek mi, baba mı diyeceğiz? yoksa kadın mı, aslında aradığımız gibi bir aşk olması gerekmiyor mu?

Binlerce yıldır gücün, kudretin simgesi, kutsal oldu kimi inançlarda, Dünya'ya hayat verdi, yetmedi Ay'ı aydınlattı, birçok gezegeni topladı çevresine düzene soktu. Bunlar toplumda alışılageldiği üzere, bu şekilde olmak zorunda değil kabul etmezsiniz belki sizce yanlış olabilir ama bu böyle, kadına göre daha çok erkeğin görevleri. Yapısı gereği sıcak, duruşu gereği soğuk. Güneş'i erkek gibi görmek bu açıdan doğru görünebilir ama belkide erkeğe ilham veren güneşti. Çünkü ilk erkekten önce de Güneş bugünkü haliyle duruyordu; çevresine hayat vererek.. Ama O'na yıldızlar gibi, mehtap gibi, kaçımız romantik bakmıştır? Bir elin parmaklarını geçer mi sayısı? O'na kaç kişi toprağa duyduğu sevgiyi duymuştur ki? Kim ekip biçmiştir O'nu, emeğinin karşılığını hasat etmiştir? Her zaman aynı; verdiğini karşılıksız verip senin başka isteklerini, harcadığın emeği gördüğü olmuş mudur hiç?.. Ne bileyim ben, bana ne di mi? Neyse, çok uzatmadan kapatıyorum konuyu, Güneş'te sonuçta bir yıldız, çoğu zaman aklımızdan çıksada gökteki yıldızlardan bi farkı yok. Ayrı bir gökcisimi değil. Ben Güneş'e kadınmış gözüyle bakıyorum. Erkeğe örnek olabilecek böyle kudretli bişey bulamadığımızdan onu erkek olarak görüp ilham aldık ama yanlışlardayız, ha belki de değiliz o ayrı da, erkek olarak kabul edilmek için çabaladığımız o kadar gururumuz, bok sürdürmememiz, sidik yarışlarımız beyhude bir inançtan almış olabiliriz...

Not: ben bi yerleri siliyim.

ben kabus gördüm

Bi gün sıkılmışım değişik bişeyler yapim diye porno stüdyosuna gidiyorum. Asılacaksam orda asılayım hem belki arada bende nemalanırım gibi bi düşüncem de var aynı zamanda. O esnada başlıyo çekimler ben de oralardayım benle birlikte 3-5 seyirci daha var. Aynı anda 3 tane film çekiyolar ben en baştakine bakıyorum bi gariplik var burda diye. Sonra garipliğin ne olduğu ortaya çıkıyo: Başrol oyuncusu Ceyhun Gülselam! Başlarda herşey yolunda gidiyodu; ön sevişmesinden pozisyonlara geçildi, sona doğru ki erken bi son olucak gibi görünüyodu Ceyhun Gülselam'ın yetersizliğinden dolayı, gariplikler baş gösterdi. Ceyhun kendini kasıyordu boşalmamak için; triplere girdi 2-3 dakika daha dayandı, sonra pozisyon değiştirmeler falan fırsat yakaladı 10 dakikaya kadar gitti bu durum. Tam boşalıcakken gene bi tripler bi 2-3 dakika daha kazandı. O sırada kadın oyuncu boşaldı ceyhun rahatladı gelebilirim artık bende diye. Git geller sıklaştı ama busefer ceyhunda tık yok! Boşalamıyo adam. Ereksiyonu da bitmiyo. Kimse böyle bi durum beklemediğinden başlarda yapımcının da hoşuna gidiyo, izliyenlerinde, yönetmeninde... Bu gelememe süresi yarım saati geçince herkes telaşlanmaya başladı yavaştan... En çok telaşlanan ise ceyhun! Kendini boşalmaya o kadar kaptırmıştıki kadının ızdırap dolu dur haykırışlarını duymuyo bile. Yakşalık bi 15 dakika ızdırap çektirdikten sonra tek derdi boşalabilmek olan bu adam sonunda istediğini almış görünüyordu. Uzun ve sık git geller arasında Ceyhun'un yüzündeki dehşet ifadesi yavaş yavaş gevşemeye başladı. Gevşeyen yüzüyle birlikte gevşeyen kollarından kurtulan kadın hemen uzaklaştı ve sahnede Ceyhun'u yalnız bıraktı. Ceyhun çimlere oturmuş ereksiyonu geçmeyen organını okşarken yüzündeki rahatlama boşalmış bi adamın rahatlaması değildi! Bütün dünya dertlerinden kurtulmuş bi adamın rahatlamasıydı sanki. Evet ceyhun boşalamamıştı ama bu uğurdu herkesten çok şey feda etmişti: Aklını...

Rüyamda da olsa bi insanın gözlerimin önünde aklını kaybedişini gördüm, derdinin ne olduğunun önemi yok çok korkunçtu rüyayken; şimdi çok komik, değil mi?.
-Bir kız arkadaşım var
-Ne zamandan beri?
-Yani vardı
-Ne zamandan beri vardı?
-Belki de hala vardır
-Nezaman başladı?
-3 ay önce
-Sonra ne oldu?
-Onu aldattım
-Bu yüzden mi kavga ettiniz
-Evet, bizi gördü
-Nerede?
-Burda, odamda
-İstediği zaman gelebiliyor mu odana?
-Ben istediğim zaman geliyor
-Yani yakalanmayı sen istedin
-Bilmiyorum
-Sana kızdı, öyle değil mi?
-Evet
-Ama sen sana kızmaya hakkı olmadığını düşünüyorsun
-Evet çünkü o başkalarıyla birlikteyken ben ona sinirlenmedim, onu gene de sevdim, kız arkadaşım olmasına izin verdim
-Ya diğer kız, o kim?
-Tanımıyorum
-Adı?
-Bilmem
-Başka birisi var mı peki?
-Evet, sen
-Ben mi?
-Şaşırdın mı, niye burdasın sanıyordun?
-Psikoloğun olduğum için
-Hayır, sen benim sevgilimsin
-Ama beni de henüz tanımıyorsun
-Bişeyler düşünürüz
-Yani ciddi bi ilişki istiyorsun öyle mi?
-Evet
-Peki ya benim bu durumdan haberim var mı?
-Uyumam lazım
-Olur, iyi geceler
-Güle güle...

iyiydi

İstanbul ziyaretlerimden birisindeydim.Ozan & Ozan's residance taki keyifli akşamların birindeydik.Yerlerde küllükler ve şişeler Lost Highway izlenmiş ve etkisinde kalınmış bir akşamın sabahında...yok öğleden sonra gibiydi sanki...kalktık işte.Ozi Ayşe Abla'yla haberleşmiş cevahirde buluşçaktık.Kenan vardı Ozi vardı ben vardım birileri daha vardı da kimdi hatırlamıyorum orda olan yazsın.Artiz vardı galba.Burger a mı gitmiştik lan ozan?neyse.Muhabbet gırlaydı her zamankinden.Ayşe Hocam'daki o hep şen şakrak hayat enerjisi hiç eksilmiyordu.Kızlardan erkeklerden okullardan Kenan'a laf sokmalardan falan muhabbetler gidiyordu.Evlencekti Ankara'ya gelcekti Ayşe Ablam.sonra haberleşemedik ama.keşke hiç haberleşemeseydik te ben bu kötü haberi almamış olsaydım be hocam.Dersane bittikten sonra hangi hocayla görüşürsünüz ki?hatta hangi hocayla görüşürsünüz ki artık bu devirde öğretmen olan ebeveynleriniz dışında?Onunla görüşürdük ama.Ablamızdı ki o bizim.Ankarada kesin arardım be onu.İyiydi be ama sıradan bi iyiydi değil bu.Her ayrılık üzer de bu bi garip burktu içimi nedense.Son şakan güzel olmadı ablacım.Huzur içinde yat.

Başımız Sağolsun


Köylümüz Osman ve Hatice ÇINARLI'nın 3 çocuklarından tek kızı olan Ayşe Çınarlı'yı Ölüm Yolda Yakaladı.Bayramın 2. Günü düğünü olacak olan Biyoloji Öğretmeni Ayşe ÇINARLI Annesi,kaynanası ve Kayını ile Ankara'dan Çeyizini yerleştirmeden geliyorlardı. Burak Kerim Akkuş'un (21) kullandığı 33 E 0085 plakalı otomobil, sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu TEM Otoyolu Mersin gişelerine 5 kilometre kala takla attı.

Kazada otomobildeki Ayşe Çınarlı (28) olay yerinde hayatını kaybederken, otomobil sürücüsü Burak Kerim Akkuş ile Seher Akkuş (45) ve Hatice Çınarlı ağır yaralandı.

sendrom.sert.

Gelmişti malları getiren arkadaşı.Hafif bir viski sipinden sonra su dolu kovaya yaklaştı.Önceden altını kestiği pet şişeye, önceden ayranını içip özenle ayırdığı alüminyum folyosuyla kapak yapıyordu.Güzel de yaptı.Oyuk bir kapak.Rozet arkası iğnesiyle de usta bir nargileci gibi delikler açtı folyoya.Önce biraz çay sonra biraz kahve sonra biraz daha çay.Kova sanatı için biçilmiş kaftan olan Clipperıyla yaktı tütünü.Yaktıkça duman şişeye doluyor, şişe doldukça şişeyi yukarı doğru kaldırıyordu.Şişe tamamen doluydu.Kapağı çevirdi çıkardı.Yılların kubarbazı edasıyla dumanı tek seferde çekti içine.Yanındaki arkadaşları onun en samimileriydi.Kafası kelle olsun veya olmasın rol yapmasına hiç gerek yoktu.En rahatı da bu değil midir zaten? Sıcak, stabil güven.Kafalar hafiften döndü.Kendisinden sonra tüm arkadaşlarına da hazırladı birer kapak.Sonra bi tur daha.Uzandı yere.Televizyonda binbir çeşit makyaj güzeli podyumdaydı ve hepsi ona gülüp göz kırpıyordu.Sanki seçtiği herhangi birini evine götürebilecekmiş gibi.Arada bir sürü muhabbet dönüyordu.Komikti de.Yere uzandı.Sebebini bilmiyordu tam olarak ama içinden bir enerji çıkıyordu portakal kabuğunu sıktığınızda çıkan özsuyu tadında.İçeri gidip biraz yatsa güzel olacaktı ama içindeki enerji sürekli yukarıya çıkarıyordu onu.Oysa yukarıya değil yan odaya gitmesi gerekiyordu.Sırtüstü değil yan yatmak cenin pozisyonu almak istiyordu.Dönen muhabbetler çok komikti.Gülmek için enerjisi her zaman vardı.Sonunda kalktı ve yan odaya gitti.Yan yattı ve gözlerini kapattı.

Windows media player vardı.Görsel şov bölmesi gözünün önünde dönüp duruyordu.Müzik yoktu ama görüntü hep değişiyordu.Ve hep dönüyordu.Uğurböcekleri, kamyonlar, çocuğunu tokatlayan siyah bir kadın, ters çevrilmiş bir kum saati, fırında sütlaç, ışıklar, yerçekimine karşı gelen masa tenisi raketi şeklindeki havuzlar,vidalar...en çok ta vidalar.sürekli dönüyordu kafasında.Bir görüntü bir daha gelmiyor istemeden değişiyor ve hep dönüyordu.Hassiktir.Hassikominen.Ne alaka?O kadar çeşitli resimler ,hayattan kareler dönerken bu neden dönmüyordu.Eski manita.Haydiii.Yine o vardı bu filmde.Başrol onundu.Kabul.O kafanın içinde olsaydınız hassiktir be derdiniz kardeşlerim.Onu unutmuştu.Unutmak durumundan başka bir alternatif yoktu.Hatta daha büyük sıkıntılardan sonra o aklında bile değildi.Ama...sendrom işte.Söyleyin bakalım ne yapacağız şimdi ha?Kız karşısında duruyordu ve gözlerinin içine bakarken onun sakallarıyla favorileriyle oynuyordu.Yanakları ellerinin arasındaydı.Genelde pek saf duygular beslemeyen bir adam en saf anlarından birindeydi.Romantizmi bir kenara bırakın kardeşlerim.Martavallara toksunuz.En azından bir süreliğine rica hatta emir ediyorum.Martavallara toksunuz.Ama o sahne anlamsız derecede güzeldi.Bir zaaftı bu.Bir sendrom.Ama eskiydi.Çoktan aşılmıştı.Olur böyle şeyler çünkü hayat böyledir hani.Sıkıntı yapmaya gerek yok geçti.Ama bu farklıydı.Bu eskiden girdiği o sendromlar gibi değildi.Eskisi gibi bir üzüntü yoktu içinde.Bu sadece bir flashbackti.Işık açıldı.

Bay G içeri girdi.Kafası kelleydi onun da.Hep gülüyordu.Sen neden gülmüyorsun diye sordu.Midesi bulandı windows media playerı eski manitasına bağlayan güzel kardeşimizin.Bay G sordu: abi ben hep gülüyorum sen neden gülmüyorsun.Başka neler olacak.Ne kafalar yaşayacağız?Yan yatmaya devam eden kardeşimiz kuscam dedi sadece.Yediği çeşit çeşit yemekler ve birinci sınıf içkiler yemek borusunu katediyordu.Ağzını kapattı ve tuvalete koştu.Tuvaletin ışığı açıktı.Yapçak bişey yok.Lavabo.Öğürmeler, geyirmeler, istifra faslı, etrafa sıçratmama çabası.Hepinizin hayatında bu tarz karelere rastlayabiliriz sanırım.Lavabo, dairenin çıkış kapısına yakındı.Üzerinde sadece onu her zaman rahat ettiren ev şortu vardı.Kapıyı açtı ve çıktı.Söyleyin bakalım ne yapacağız şimdi ha?Yanına gidemezdi kızın.Gitse de söyelecek birşeyi yoktu ki.Söylese karşılık ta alamayacaktı.Yo yo yo içinden onun yanında olmak ta geçmiyordu zaten.Ama neden onu görmüştü ki şimdi.Merdivenlere oturdu.Serindi.Darlanmıştı bak bu iyi geldi.Çıplak ayakları,ferah ev şortu, mide asidinden yanan boğazı ve windows media player görüntüleriyle yalnızdı.Gözlerini kapattı.

Her sabah zar zor uyandırdığı Bay G bu sefer onu uyandırıyordu.Merdivenler hala soğuktu ve ağzı kurumuştu.Sendrom bitmişti.Akşama kadar kahkahalardan boğulacağı, gülmekten midesine çenesine ağrıların kasılmaların gireceği günlerden birine daha girmişti.Hadi geçmiş olsun.

Abalm, eniştem, ben

İkimizin yola çıkması arasında yarım saat fark etmişti. Yine de bisiklete bindiğim için onu 10 dakka sonra yakalayacağımı düşünüyorum. Umarım gerçekten yakalarım çünkü olaylar hiç de düşündüğü gibi değil. Ev de sayıp söverken ben de yanındaydım hatta bi tokatta ben patlatmak istemiştim eniştemin yüzüne ama olayların bu şekilde gelişmiş olma ihtimalini hem ablam hem de ben atlamıştık. Soru sormadan direkt yargılama yapmıştık. Kavga daha da şiddetlenince ben dışarı çıkmıştım amma ve lakin 15 dakka sonra eve geldiğimde ablam evde değildi. Elinde büyük bir ekmek bışağı ile çıktığını söyledi eniştem ve ardından olayları sakin bi dille annatı ve koş yetiş yanlış bişe yapmadan dedi. İş te bu yüzden aramızda yarım saat var ve biskletimin pedalına asılıyorum. İçimden sonra acaba doğru yönde mi gidiyorum diye geçirdim. Eniştem çıktı dedi ama nereye olduğunu söylemedi. Ablam nereye gidebilirki diye düşünürken; bir anda frenlere asıldım. Nasıl böyle bir numarayı yemiştim. Hiçbir yere gidemezdi ablam ve de gitmemişti. Üstelik ablamın elinde bıçak da olsa eniştem ondan korkmazdı, evden çıkmasına da izin vermezdi. Hemenvters yönde hızlı hızlı pedal çevirmeye başladım. Pedal çevirirken kendimi suçluyordum. Eğer ablamın başına bir şey geldi ise kendimi hiç affetmem. Eve sonunda ulaştım. Etrafa gizlice bakındım ama ne ablam ne de eniştem ordaydı. Bir anda elim ayağım tutmaz duruma geldi. Nasıl nasıl olur da inanırım o adamın söylediklerine da yalnız bırakırım ablamı? Oracığa çökvermiştim aklımda tek bir düşünce vardı: Ablamın başına bir şey gelmiş olabilirdi ve bu benim yüzümdendi.

soldan devam edelim.arkda boşluk var

@alp,gökan,artiz

ben yokken buralarda bitakım kafalar yaşanmış!

bayadır yazılanları okuyup okuyup yazmıyordum.tepki mi? değil kardeşlerim.yazasım gelmedi.bu kadar.sinsice pustum.dönüşüm fena falan da olmıycak aslında.önceden böyle iddalı konuşurdum.değiştim mi lan?yok kardeşlerim.aynı gözleri kanlı kardeşiniz aynı tuşlara sessiz sessiz basıyor yine yanınızdayken pipisini keşfeden mutlu çocuklar hesabı şımarıyorum yanınızda.şimdi:
1- bu yazdıklarım hiçbir ders vermiycek.bir sonuca varmıycak.takılmaca.
2-zaten hangi okuduğunuzdan sonra büyük dersler çıkarıp hayatınıza yön verdiniz ki?uyuyup kalkma olayı çok garip bi olay bak.unutmayla birebir.kızdığınız birine hazırladığınız terso lafları sabah kalkınca unutuyo musunuz siz de?
3-inception'ı izleyin bu arada lan
4-bu yazıya küskü olarak özet geç piç tarzında "ergen primi" yaklaşımlarla yaklaşanların geçeceği her türlü köprüyü sikeyim, sırat dahil.sert.

bunları netleştirdikten sonra rahata takabilirim artık.
sen kimsin aq neyi netleştiriyosun tarzı düşünceler de hafif hafif impulslarla geçecektir sinir hücrelerinizin yoğunlaştığı yerlerden.herneyse.sikerler.size de rahata takmanızı öneririm.bul bir çimlik arazi kapat gözlerini düşene ya da bir ağaca çarpana kadar yürü bakalım.aklıma şimdi bu geldi açıkçası.daha tarz bi yönteminiz varsa yapın hoca...

bu seansı da geçtik.

Anatomisini çıkaramadım
Rahata takamadım
Teşhisini koyamadım
İzini süremedim
Zaten artiz yanımda

Derdim sana dert gelmeyebilir
Erişmek istediklerim sikinde olmayabilir
Nöronlarına ileti gitmeyebilir
İnsan olman yeter kardeşim
Zaten deniz de yanımda

Koy götüne rahvan gitsin
Hatrı sayılsın fondip edilsin
Absürd kardeşim kha da yanımda

Götünden bu sene hiç ter akmadan
Özlem duygularının bastırmasından
Kapacak bohçasını gelecek kardeşim
Hesapları kapatmadan
Arkasına bakmadan
Ne sikim arıyosun ankara'da gökhan

bunlar da küçük akrostiş çalışmaları.takılın ya.
5 kişiyiz şuan binbir türlü konudan muhabbet ettik her zamanki gibi
beyinlerimiz şuan binbir fırtınaya tutulmuş aklımızda bikaç başlık kalmış sadece.sikimizde mi?yok kardeşlerim.nası olsa daha kafa sikenlerini bulacağımızdan şüphem yok.
siz bitakım kafalar yaşadınız da biz yaşamıyo muyuz yaşlı pipiler!!
bi de bu aralar ağırdan ağırdan amaç sorgulamasına giriştim.öyle çok felsefi olarak değil ama.martaval sevmem üstadım bilirsin.sıradan amaçları sorguluyorum sıradan analizler yapıp baya da gülüyorum.hepsi darlanmalardan dolayı.senden ötrü mü? yok be kardeşim.benden ötrü.
söyleyin bakalım, şimdi ne yapacağız ha?

soğutma çalışmaları

dostluğun aşkı gölgelediğini,tutkuyu öldürdüğünü söyledi.

kafam karışık

önce ölümü tanımlayayım: hayatın sonu.
yaşam: hayat süresi.
ölmek: ölüme kadar olan süre. (cümle içinde kullanımı "bu dert beni öldürüyor.")

yani ölmek anlık zamanda değil sürekli bi eylem olarak kullanılabiliyor. bu da sonu ölümle biten bi süreç. soru olarak ne zaman başlıyo bu süreç? hasta olduğunda mı? hastalığa sepep olan etkenlerle mi?... bu da böyle uzayıp gidiyor ta ki hayatın başlangıcına kadar. burda chuck palahniuk`un "hayat ölümün biyolojik bir safhasıdır." sözünü hatırlıyoruz. demem o ki; ölüm süreci hayatın tamamını kapsıyor. burdan da ölümle yaşamın aynı şey olduğu sonucuna varıyoruz.

cevaplayamadığım kısım ise yaşamak iyi birşey iken ölümün kötü bir şey olarak algılandığı?

Gençler size bişi anlatıcam.


http://bavergun.blogspot.com/2006_04_19_archive.html

Gençler yukardaki link okuldan yatılı mezun bir abimizin blogundan kendisi bir anısını anlatmış. Hababam Sınıfı ile bizim yatakhane arasındaki organik ilişkiyi hepinizle paylaşıyım dedim.

Selam olsun Anadolunun dört bir yanındaki kardeşlerime.