Castor'un Ankara Günlükleri

1.gün-100.gün arası:Uyudum,çok bir şey hatırlamıyorum o yüzden...

101.gün:4 dersten sınava girmedim,üşendim.Halbuki sıfırdan bir başlangıç yapmak için gelmiştim ben buraya.3 ü için rapor aldım,o üçünden birinin mazeretine de girmedim.Mazeretin mazeret sınavı var mı acaba?

102.gün:artık kütüphanede ders çalışmaya başlamayı ciddi ciddi düşünüyorum,yoksa göte kaçacak.Kardeşim seco ya attığım karizmatik ve siklemez selam kantinde pek çok kızın beğenisini toplamış.

104.gün:Yılbaşında Bahçeli'deyim,beni arayanlar olursa oraya gelsin.Şimdiden iyi yıllar.

koşamıcak kadar çok içtim

nevizade de içiyoruz geçen devil, artiz, castor, destroyer (blog isimlerini yazasım geldi). Destro sonra sattı bizi destroylamaya gitti gerçi de neyse. sarhoş falan oldum ben fena tam eve dönülcekken yürümeye karar vermişiz sonra da ben koşmaya başlamışım. buraya kadar -mişli geçmiş zaman.

durdum, sağıma soluma baktım: pangaltı. Yakında bi durak vardı ve yorgun hissediyordum, gittim oturdum. Neden burda olduğumu hatırlamam lazımdı. castor ve artiz gelip yanıma oturdular, onlarda yorgun görünüyorlardı. Onları görmem hatırlamamı kolaylaştırdı, içmeye gitmiştik ve ben masadan kalktıktan sonrasını hatırlamıyorum. sanırım kafalar uçmuş vaziyette koşu yarışı falan yapıyorduk. aklıma bakşa bi ihtimal gelmiyordu. yorgunluk dayanılmaz bi hal almıştı artık kalkıp bi an önce evime gitmek istedim. başladım yürümeye ama yol çok uzun görünüyordu, adımlarımı sıklaştırdım. ben hızlandıkça castorla artizin benimle hızlandıklarını hissedebiliyordum; arayı açmamak gibi bi niyetleri vardı sanki. koşmaya başlar başlamaz küfür niidalarıyla koştuklarını gördüm ve yakalanmamam gerektiğini anladım. şişliye gelmiştik artık bi an yakalancak gibi oldum ama yakalanmadım ve ara sokaklara daldım. aman tanrım! devili tamamen unutmuştum. ortalıkta pek görünmemişti. pek koşabilcek gibi bi hali yoktu gerçi ama. arkamı döndüğümde ise sadece castorun benle ara sokaklara girdiğini gördüm. kafamı çevirip tekrar anacaddeye döneceğimi sandığım ara sokağa girerken deville karşılaştım. ele geçirilmiştim artık ama bu olay benim için henüz bitmemişti. hala kaçabileceğimi ve koşabileceğimi düşünüyordum.
-götümden uydurmadım bunu ben yaşadım. kızmızı ışıklı 1. katta bi yere girdim ben ama ne zaman, nasıl girdim hatırlamıyorum. castor çıkardı beni. hatırlamadığım için eklemedim yazıya.-
kaçmasına kaçtımda şişlinin kalanını ev ev yolunun nerdeyse tamamını koşmuş sayılırdım artık. arkama bakmıyordum, ne kalmıştı ki eve şunun şurasında. hiç beklemediğim bi anda tekrar ele geçirildim devil tarafından. isyan ettim bende, o kadar koşmama, nasıl olur tekrar yakalanırdım, haykırmak istiyordum, haykırdım, sesimi kimseler duymadı.. biraz yokuş aşşağı inip merdivene oturdum, tekrar kurtulmak istiyordum. o yokuşu tekrar çıkmaya çalışmak devili safdışı bırakmaya yeticekti aklımca. yetmedi. ama çok sinirlendi. eve kadar yürüdük. eve gelince de yattım hemen.

koşma hikayelerim böyle başladı. artık çok içince koşuyorum. devamı geliyo

Rafet the Crazy Person

Mahallede adı Deli Rafet diye geçerdi.Delimiydi divanemiydi bilmem ama o hep orada beklerdi.Yerin altına gömülmüş gecekondusunun önünde; bira, ot ne bulmuşsa çekmiş bir şekilde sokağın nöbetçisi vazifesiyle direğin dibinde dikilirdi.Sanırım yıllarca süren ot tüttürme seanslarından sonra beyninin bir kısmı harbiden işlevini yitirmişti.Ekmek alacak parası olmayan bu adam bu kadar ota, biraya parayı nerden buluyordu buyrun siz düşünün..

Her sabah ilkokulumun yolunu tutmuşken önce gür bir sesle "Günaydın Uğur" derdi.Ben de günaydın abi derdim.
-Sen kaça gidiyorsun Uğur?
-4e geçtim.
-İyi, iyi.Allah zihin açıklığı versin.
-sağol abi.
tabi bu sohbetin hiçbir garip tarafı yok gibi gözükebilir.Aslolan ise aynı diyaloğun sekteye uğramadan her sabah gerçekleşmesiydi.4e gidiyorum işte mariuna abi 4e!Abimin de ilkokul yıllarını sayarsak 12 yıl boyunca günümüzü aydınlatmayı kendine vazife belleyen Deli Rafet, bir iki yıl önce bilmediğim bir sebepten evini ateşe verdi.O gün bugündür Alev sokakta görülmemiştir.Ama Kuştepe burası hiç merak etmiyorum.Biliyorum ki Deli Tatar gider, Oğlu Deli Cavit gelir(harbiden o da delirdi amk, ki annesi Tatar ın kafamda fincan kırmışlığı vardır gene bilinmez neden).Rafet gider adını bilmediğim ve kafatasının içine beyin diye eşek sıçmığı doldurduklarını düşündüğüm; şişko, gene kısa vadeli hafızası zayıf, son 3 yıldır heralde yıkanmayan eleman gelir.Gelsinler, ben daha uzun bir süre buralardayım.

High Hopes

Gökyüzü lacivertimsi bir siyahla kaplanmıştı.Ay sırtını dönmüş dünyadan uzaklara bakıyordu.Ben ise aya karşı içimdeki kızgınlık, kıskançlık ve yalnızlıkla diz altımdaki ağrının dinmesini bekliyordum.Bir şekilde çıkması gereken içimdeki canavarı fazla tehlikeli hale gelmeden beslemeye bakıyordum.Yaratık çok akıllıydı ve beni sürekli doğru olanı yapmam için harekete geçirmeye çalışıyordu.Onu dinlemedikçe ekranlara, klavyelere sığınıyordum.İnsanların kusurlarını ve becerilerini görmekte ustalaşmıştı bu şekilsiz tüm ciğerlerimi kaplayan hissiyat.Ben de bunlara dahildim.Zamanın değil değişimin yaşandığı bir evrende o da kuralına göre oynuyordu oyunu.Rakipler olmadığı sürece sadece oynamak için vardı.. Rahatsız edildiğinde ise elindeki çiçekleri bir kenara fırlatıp dişlerini biledi.. Amaçları basit, yöntemleri karmaşık, araçları ise eksikti.Dizlerinin altındaki ağrı bir türlü dinmiyordu.Müziğin sesini açtım, yetmedi biraz daha.Birkaç bira kapıp yükseklere uçması çok kolaydı.O zaman volümünü kısıp dinleyebilirdi müziği, bastırmadan içindeki sesin söylediklerini.
Kimse bilmez ama,sen daha hep aklımda sola panlı çalan kanlı violin.

KC

baharım olur musun?

baharım olur musun?
ilkbaharım ol ama
gelecek güzel günleri
müjdeleyen ol bana

baharım olur musun?
önümüz hep yaz olsun ama
sonbahardaki gibi
yazın izlerini aratma

baharım olur musun?
umut dolu olalım sayende
teselli verme sakın bana
kışın güzelliği ayrı diye

baharım olur musun?
doğa olurum belki bende
kuş, ağaç, böcek olurum
hayat verirsin sende

Yatalım

Hadi yatalım
Üşüdüm,ısınmak için yatalım
Gevşedim,sıkıldım
Kasılmak için yatalım
Gittikçe içimize kapandık
Birbirimize açılmak için yatalım
Hepsini bir kenara bıraktım
Tüm ışıkları kapatalım
Biraz sevişmek,koklaşmak,
Sabaha kadar sarılmak için yatalım.

A.A.

temiz

sabah kalktım ve sik gibi hissediyordum.bu ruh hali içerisinde yinede dünkü planladığım şekilde günümün geçmesi amacıyla çok panpa kafaların yaşandığı itüye doğru yola çıktım.kütüphaneye vardığımda çok susadım ve şu otomattan bir su alayım dedim.elli kuruşumu makinaya attım fakela makinada su kalmamıştı.paramı geri istediğimdeyse makinadan hiç ses gelmedi.halbuki parıldayan sarı ışıklarıyla çok da çekiciydi otomat.omuz silktim, boynumu büküp planlanan güne devam ettim. an geldi yeter dedim çok sıkıldım lan deyip eve doğru yola çıktım.metro merdivenlerinden inerken birde ne göreyim.abur cubur otomatında demir tutacağın orada yarı düşer şekilde duran bir ülker kek.ahha dedim sen benimsin.canım hiç istemesede bir elli kuruş atıp çift kek kazanma hırsımla makinaya doğru yöneldim.birde ne göreyim.makinaya zaten elli kuruş atılmıştı.şimdi bedava çift kek kazanacaktım.ellerim titrek 39 numarayı tuşladım.fakat keklerden sadece birisi düştü.olsun dedim en azından fit olduk.

sonra bu tür bir rastlantın ancak ilahi bir güç tarafından planlanmış olacağını düşündüm.bu fikrin nöronlarımda akıp coşmasıyla birlikte dinsel duygularım canlandı.demek insanlar rastlantıları ilahi bir gücün gerçekleştirdiğini düşünüp kendilerini özel hissetmeye bu kadar meraklılar dedim.

bu düşünceler kafamdan akarken mecidiyeköye çoktan varmıştım ve oturağımdan kalkıp merdivenlere yöneldim.bi baktım ki güvenlik görevlisi bir genco arkadaşımızı tutmuş tartışıyorlar.genco sinirlenmiş bir şekilde beş altı kere "bak beni bırak, bırak düyorum" repliğini seslendirdi.aklını siktiğim aynı şeyi beş altı kere söyledikten sonra izleyici olmayı bırakıp kendimi yürüyen merdivenlerin kollarına attım.merdiven beni göğe doğru sürüklerken arkamdaki homo erectusların birbirlerine laf atışlarını izlemeye devam ettim.en yukarı vardığımda güvenliğe yardımcı olması için diğer görevlileri aradım fakat yoktular.akşam vakti bir kişi duruyormuş sadece.bi son kez noluo aşaıda die bi bakim dedim ve yumrukların havada uçuşmaya başladıını gördüm.izleyenler bunları nie ayırmıor die ben de en az dövüşenler kadar sinirli bir şekilde merdivenlerden geri aşağıya doğru koşmaya başladım.bananeyse amına koim?zaten asıl sinirlenme sebebim de dierlerinin izlemesimiydi emin deilim fakat aklımdan geçen bu cümlelerle kendime bu öfkemi açıkladım.koşa koşa aşaı indim ve en sonunda birbirlerini bırakan ikiliden gencoyu tuttum ve kenara doğru sürükledim.evet adrenalini seviyorum.genconun dediğine göre yarın o güvenlik ölecekmiş.hemde genco bıçakla dilim dilim onu doğruyacakmış.dexter mısın lan sen yarrrağım? gazetelerin ikinci sayfa haberlerini takip etcem bakalım doğruyacak mı? ulan madem hobi olarak adam doğruyorsun az önce o güvenlikten yediğin tekmeler yumruklar neydi?
vay aklını sikim senin.neyse artık ayrıldılar yoluma devam edim derken genco kopmuş olan saatini dengesiz ama hızlı bir şekilde güvenliğe doğru fırlattı fakat benimde çok yakınımdan geçti. Ardından o ikiliyi ayıran ben, çok ciddi bir şekilde ikisini de eşek sudan gelinceye kadar dövüp bu kadar noob karakterler oluşlarını yüzlerine çemkirmek istedim.evet en temel hayvani duygularımı en az entel işleri sevdiğim kadar seviyorum.

goethe nin dediği gibi.insana dair hiçbir şey bana yabancı değildir.

Çok da önemli değil ama hoş da olmadı !

Bu blogu Semih kardeşim ilk kurduğunda ve bana fikriyle gelip katılmamı istediğinde "harbi lan" coşkusunu yaşamıştım içten içe.Aynen kimi zaman güzel kimi zaman bayık yazılar,şiirler falan yazıyordum.Tamam Semih kadar bir ay düşünüp öyle yazmıyordum genelde zaten bir olay olunca ve aklıma bir şey gelince pıt diye yazıyordum ama benim de bikaç tane planlayıp da yazdığım yazı vardı...
Sonuç olarak bu bloga değer veriyorduk ve birbirimizin farklı taraflarını tanıyorduk.Hele ki çok da görüşemediğimiz bu senelerde sizinle özlemimi bir yandan da buradan gideriyordum.Kimseye yazmasın demedi.Yönetici kimmiş değilmiş önemli değildi.Admin dediğin nedir ki?? Ne yapar blogda.Seco veya Kenan admin olduğunuz zamanalrda elinize ekstra bir para veya prim geçti mi?Yeni manitalar sizi darladı mı?Sanmıyorum :) Biz de olduk şimdi (herkes yönetici olmalıymış ya) kandil simidi gibi yöneticilik dağıttık elimizde bişey var mı?Yok.Evet burada iki satır yazı yazmayan kardeşlerimizin birden saçma bir direnişe geçmesi de saçma oldu ama zaten kafaları güzelmiş sonradan ciddiye binmiş :) çok da önemli değil.Ben kuşluğa da baktım keşhaneye de.Tarzını beğenseydim ikisinde de yazacaktım.Ama yok kuşluğun tarzını çok da beğenmedim.Yani penguen'den ayrılıp daha iyi bi ivme yakalayan bi uykusuz değil orası :)
(tabi bi alex olamaz gibi bi cümle oldu ama neyse)
Bir de ben sigaramı keşhanede içmeyi severdim.Kuşlukta çöpleri ve lojmanları izleyeceğime,keşhanede boğazı izleyerek sigaramın dumanıyla sevişmeyi tercih ederdim.Aristokrasiyse aristokrasi.Ben zengin edebiyatı da yaparım yeraltı edebiyatı da ciddi yazı da yazarım kelle yazılar da...Sonuç olarak ben buradayım ve burada yazıyorum.Çok da sık yazmıyorum hani sınavlar falan.Hocalar,bu arada benim bölümüm geçen sene dünyanın bitirmesi en zor 8. bölümüymüş.Türkiye'den ilk 40'da başka bi bölüm ya da üniversite yok.Hadi geçmiş olsun.Neyse...
Giden gitsin orda yazsın, ya da ikisinde de yazsın, kuşluğu da okumuyor değilim.Ama bu blogun açılma amacından sapmaması için uğraştık madem yine uğraşalım.Burada yazmayı bırakmak seni üzer,beni üzer başka da bir boka yaramaz...Ne zamandır yazmıyosun zaten ayar etme beni.Burası bir muhabbet değerine sahip olduğu kadar edebi bir değere de sahip.Devam ediyoruz kısacası.O tarz...

ps:lan semih ankaraya ne zaman gelcen olm bi dahaki dönem seco erasmusa gidiyo bu dönem bitmeden kesin gelmen lazım ki senelik fasılımızı yapalım.+1 gökhan da var burda.sen de bonusları al topla getir.Ne biliyim ozanı al,amoyu al,egeyi orkunu denizi artizi al,kha yı al.gelin de takılalım ayıbederçi...

Bizi Hiç Anlamadınız

Bizim için bu site ne demek hiç anlamadınız. Gerçekten bu sitenin amacını, neden burda bir şeyler paylaştığımızı. O kadar çok önem veriyordum ki ben bu siteye bazen burda aklıma gelen bir yazıyı yazmam 1 ayımı alıyordu. Tam olgunlaşsın güzel yazılar olsun sitemizde diye düşünüyordum. Bazı yazıları "biz"e layık görmüyordum anlayacağınız ciddiye alıyordum bu siteyi. Sonuç olarak tarihi boyunca içinden edebiyatçıları çıkarmış bir lise mezunuyduk biz. Yatılıydık. Bu daha da ciddileştiriyordu her şeyi. bizim yazılarımız baştan savma olmamalıydı. Belki "Keşhane" akımını başlatmalıydı yazılar. Çok güzel yazılar çıkıyordu ilk günlerde. Okuduğunuzda yüzünü gülümseten. Anlamıyorum ne oldu. Nasıl oldu da birçok kişinin değer verdiği bu site bu hale? Okuduktan sonra da belki anlamayacaksınız ama yine de söylüyorum benim için değerli bir yerdi burası. Buranın önyazısını ben yazmıştım. Kimsenin ciddiye almadığı üzerinden dalga geçilen önyazısını. Ben burda yazı yayınlarken heyecanlanırdım. Eminim benim gibi olan birçok kişi var. "Yazıyorum ama yayınlamıyorum abi" diyen. Neden dediğimde "Sitede yayınlanacak kadar güzel değil" diyen. Ne kadar uzak bir kavram dimi "sitede yayınlanacak kadar güzel" kavramı şu sıralar! Biz bir şeyler yazmaya çalıştıkça başkaları tartıştı. Blog nedir? Neden yazılır? Kimin resmi koyulur? Kim yönetici olur? gerçek yöneticilik nasıl olur? Nasıl olmaz? Kim yazar? Kim yazmaz? Bloga bir gün olsun iki satır ciddi bir şeyler yazmayan insanlar tartıştı. Hep tartıştı. Düşünmeden bu çocuklar burda ne yapıyor diye. Burası benim için özeldi beyler. En samimi düşüncelerimi paylaştım ben burda. Bazen elinize kalemi alıp bir şeyler paylaşmak istersiniz ya ben burda paylaştım. İnsan bu bloga baktıklarında vay be desinler dedim. Burdaki yazıları kitaplaştırmayı bile düşündüm. Okuyun bir baştan sona blogu yada sizin burası her ne ise okuyun anlayın değişimi. Kimseye kırgınlığım yok, kimseye küskünlüğüm sadece bloga bakış açımız farklı imiş bunu anladım. Onun için bir daha burda yazmazsam kimse de bana kırılmasın. Oysa dalga geçilebilecek o kadar çok ortam vardı ki... Burayı seçen arkadaşlar dalga için benim gibileri üzdüler. Gerçi belki kurtulduk diye düşünen de olabilir tabi. Bu siteye bir şey katmak isteyen herkese teşekkürler. Ben elbet yine yazacak bir yer bulurum. Sadece orda yazarken kardeşlerimin okumayacağını bilmek beni üzecek. Ve sadece ben ve benim gibi düşünüp de yazanları anlamadıkları için üzülücem, üzüldüm... Son.

kafalar

Bitakım kafalar yaşandı burda
Sizli bizli değildik
Senli benli
İçten samimi...

kafam karışık olunca agresifleşiyorum

Dün haro kardeşimiz Ankara'ya geldi.Okulunun istanbul'a gezisi varmış ama haro sikerim istanbul'u demiş ankaralı kardeşlerinin yanına gelmiş.Kardeşimi burdan takdir ediyorum öncelikle.Dün harbi güzeldi.iyi geçen bir statik sınavından sonra kardeşelrimle buluşup iki bira eşliğinde binbir türlü konulardan muabbet etmek paha biçilemez.ama gel gör ki gecenin sonunda ben sinirliydim.
Çoğunuz biliyosunuz benim kafamda bi kız var.ama sadece kafamda.işte o kızı ben kafamda bitirmiştim.ya da bitirmek üzereydim.çünkü bakıyorum şimdi tamam bu kız güzel ama öyle hani süper hiper güzel de değil.muabbetimiz çok güzel oluyo onunla burası da tamam.ama başka ne özelliği var?yemek yapabiliyo mu?yok.bi özelliği yeteneği ability'si var mı?yok.beni seviyo mu?yok.o zaman niye bitmiş bi ilişkinin peşinden hala bu kadar gitmeye çalışıyorum dedim.ben başarılı veya başarısız olsun çakal çukallıkta, çapkınlık hovardalıkta bir markaydım.79lu bayanı götürmüş adam şimdi 91li bi kız için böyle sıkıntılara niye girip kendini darlıyo dedim.sikerler dedim o gece bitirdim kafamda.tam o sırada facebook da kız profiline yazmış:because i possess your soul,your heart your mind tarzında bişeyler şimdi tam hatırlamıyorum.diyorum telepatik bi durumlar mı var lan bu işin içinde.herneyse sonuç olarak kafada bitti.ertesi gün oldu işte sınav falan haro seco gökhan ben 3e'de biralarımızı yudumluyoruz.konu dönüp dolaşıp manita olayına gelince herkes garip kafalar yaşadı.meğer içimizde ne romeolar varmış aq.konu kimin üzerinden dönüyosa diğerleri ona saldırdı olm bu kızı yaparsın falan diye taşaklar muabbetler falan on numaraydı da...nası olduysa muabbetin sonunda ben kız gelince onunla tekrar konuşmam gerektiğine ikna oldum.yukarda saydıklarımı saydım onlara da.olsun abi sen yılların sikicisi, şimdi yanında bile olmayan tek bi kıza takılmışsan (ki ben galba ilk defa birini sevdim-liseden öncesini saymıyoruz di mi lan?) sen onu seviyosun bitti dediler.bitti.sonra haroyu yolcu ettik gökhan da gitti seco da beni dolmuşa bıraktı o da evine giti falan fıstık.akşam metusözlük'te yayınım olcaktı teknik bi aksaklıktan dolayı olmadı o yüzden bu akşam olcak herneyse.yayın iptal oldu sonra ben düşüncelere daldım.
günün özeti kahvesini yudumlarken çok sinirlendim.çünkü kafam karışıktı.fotoğraflarına baktım ve önceki gece düşündüklerimi düşündüm daha çok uğraşmaya gerek yok ben bu kızı sevmiyorum o da beni sevmiyo dedim.sonra fotoğraflarına baktım ve haronun gökhanın en çok ta seconun söylediklerini düşündüm lan gelince konuşayım şu kızla tekrar dedim sikerim gururu falan dedim.terazinin iki kefesini yoklarken sinirliydim çok çünkü kafam karışıktı.arada kalmıştım.hani pahalı restoranlarda vesikalıkları tomar tomar sayarsınız da önünüze yanları maydanoz ve brokoliyle süslenmiş, japon amı kadar bi et parçası getirirler ya o denli sinirliydim işte.sabah kalktım sinirim geçti ama kafam karışık.o soruyu, bi sınavın ilk sorusu olduğu halde hep en sona bıraktığınız,getireceği puanı görmezden gelmeyi göze aldığınız tırt sorular gibi hep bi kenara atıyorum.darlandığım daha birçok muabbet varken bu konu o kadar da önemli değil aslında sanırım.kısacası sikerler hoca.bu olay da rahvan gideceğe benziyor.bi şekilde koycaz götüne rahvan gidecek...
seco bana bi yöneticilik versene biraz bakim ne varmış

Çekicilik

''bir erkeğin çekiciliğinin, bulunduğu toplumsal konumu, eğitimi, kültürü, ekonomik özgürlüğü, konuşma stili, vücut dili ve şüphesiz hassas oluşunda gizlendiği iddialarını sakın iplemeyin! bir erkeğin çekiciliği, bir bakışta belli olmayan takım taklavatının dışavurumu olan seksapelliğinde yatar. hiç bir kadın, bir erkekle oturup sohbet ederek orgazm olamaz, hamile kalamaz. erkeğin ölçülerini ve yataktaki becerilerini diplomalarında aramak, akla yatkın değildir. hayatın merkezini seksten uzaklaştırmak isteyenler, kırlara çıkıp osuruk otu toplayabilirler. tam bu sırada boris vian'ın bir sözünü hatırlatmakta, hatta döve döve ezberletmekte fayda görüyorum: 'varolan iki şeydir aslında: biri, her şekilde ve bütün güzel kızlarla sevişmek, öteki de new orleans ya da duke ellington'un müziği. geri kalan her şey kaybolmalıdır. çünkü geri kalan herşey çirkindir.''

Küçük İskender

fark.

sokakta kedilere ekmek veriyorum yanım gelsinlerde seveyim diye, kimsesiz köpekleri çağırıyorum aynı sebeple, akvaryumda balıklara yem veriyorum, kafesteki kuşa su koyuyorum, koyunları otlatıyorum, atları tımar ediyorum hepsi yanıma gelsinlerde seveyim diye. sana bişey yapmıyorum, yanıma gelmene de gerek yok, ben seni zaten seviyorum.

Leşyiyicisiniz

Sizlere sıradan bir gününüzü yansıtacağım.
Sabah kalkıyorsunuz.Başkasının yaptığı çamaşır yumuşatıcısı kokan, bir başkasının ördüğü,diktiği yorganınızı üzerinizden atarak.Başkasının ürettiği diş fırçasıyla başkasının ürettiği diş macununu kombine edip ağzınızda ileri geri götürüyorsunuz.Başkalarının doğal kaynaklardan evinizin lavobosuna kadar taşıdığı suyla yüzünüzü yıkıyorsunuz.Başkasının tarlasından toplanan mısırların bir başkası tarafından öğütülmüş halini başkalarının başkalarından sağdığı sütle karıştırıp yiyorsunuz.başka insanların çıkardığı petrolle çalışan, başka insanların ürettiği araçlarla okulunuza gidiyorsunuz.Başkalarının yazdığı kitapları okuyorsunuz veya okuyor gibi yapıyorsunuz.Bu arada üzerinizde başkaları tafarından dikilmiş üretilmiş giysiler ayakkabılar, kulağınızda başka insanlar tarafından bestelenmiş çalınmış müzikler var.Akşam başkasının barına gidiyor ve bir başkasının ürettiği içkileri içerken daha bir başkasının sardığı sigarayı ciğerlerinize sömürüyorsunuz.Aranızda boş muabbetler ederken bir yandan da başkalarının aşklarının meyvesi olarak doğurduğu başka kız veya erkekleri kesiyor gözleriniz o gece beraber olabilmek için.Gece başkasının vitrinlerine bakarak eve dönüyor ve başkalarının sunduğu başka başka insanların oynadığı programları izliyorsunuz başkasının ürettiği televizyonlarda.Aynı şekilde başkasının bulup sunduğu facebooklarda twitterlarda msnlerde oralarda buralarda sabahlara kadar takılıyorsunuz.Sonra başkasının ürettiği yastığınıza salyalarınızı akıtarak uyuyorsunuz.
Siz hep sunulanı yiyor hep tüketiyorsunuz,hiçbir şey sunmuyor hiçbirşey üretmiyorsunuz.Gençlik olarak geleceğimizi mi temsil ediyorsunuz?Şu an etmiyorsunuz.Belki ileride yapacaksınız ama şuan bilmeniz gereken şu: siz tüketici,asalak, parazit kımıl zararlılarısınız.Şimdi odanıza gidin ve ağlayın.

it's me bitches

kaynayan sular soğuduğuna göre barış ve kardeşlik inasnı olan bendenizin blogumuza soğuması geçti ve geri geldim.burada olmadığım zamanlarda çok darlandım.selam olsun.