roxanne

ilginç kafalar dönmekte.uzun zamandır olmayan birşey olarak son zamanlarda gördüğüm birçok rüyayı hatırlayabiliyorum.ve kafamdan geçipte hiç farkına varmadığım detayların gün gibi ortaya çıkmasını sağlayan lynch vari bilinçaltımı çok seviyorum.keşke sadece detayları fark etmemi sağlamasada arada bir yönlendirici etkisi de olsa.vermem gereken kararlarda daha faydalı olanı almama yardımcı olsa.belki görüyorumdur ama sonuçta sadece uyanmadan önceki rüyayı hatırlayabiliyorum.benim derdim de büyükmüş değil mi ağalar beyler=)

ne zamandır birşeyler yazmıyordum bu da güzel bir geri dönüş değil ama kim dedi ki zaten dönüşüm kral olacak diye.sıradan insanlarız sonuçta.

sopranos finaline adım adım yaklaşıyorum. dizi adeta tony sopranos'un freud temelli kişilik analiziyle geçiyor.

great debaters da güzel film tavsiye edilir.

keyifle kalın

Sezar'ın Hakkı Sezar'a

Gerizekalı eleştirmen sana laflar hazırladım.
Birinin yaptığını beyenmezsin, birinin çektiği filmi, diğerinin söylediği şarkıyı, öbürünün yazdığı yazıyı, berikinin oynadığı topu..

Çok biliyosun ya amın oğlu esteban seni, onlar ne şartlar altında yapıyolar bu işleri, zorlukların neler olduğunu engelleri biliyor musun? Duymuşsundur belki bi yerlerden, birilerinden ama "bekara karı boşamak kolay".. Hiç sen göğüs gerdin mi lan o zorluklara. Şu yeryüzünde senin eleştirinden daha değersiz bişey yok heralde benim için; değerli olsun istiyorsan iyi yapabildiğin şeylerde eleştirmenlik yap. Sözüm meclisten dışarı..

Eleştiriye kapalılığımdan değil Sezar'ın hakkı Sezar'a da ondan...

Not: Sanırım hayatımda ilk defa sezar yazdım. Yazarken tereddüt ettim açıp internetten baktım. Şimdi bi yazın diye tavsiye ederim, tecrübe önemli şey..

Paralel

Güne tırt başladım.İlerleyen saatlerde de herhangi bir iyi haber de gelmedi.Bugünü yaşamasaydım hayatımın kalan karelerinde hiç bir değişiklik olmayacaktı.Günü bitirmeye çalışıp uyumaya çalışsam yok.Çok darlanıyorum bu odada.Şu çalan şarkı aslında biraz keyfimi yerine getirdi.Evet durumumu hafiften anlatıyor ama sözleriyle değil melodisiyle.Şu ranzaya uzanayım azcık.

Bir çocuk parkının kenarındayım.Karşımda saçları jöleyle dikleştirilmiş çocuklar ve oval bir futbol topu var.Tusubasa ve arkadaşları.Neden burdayım bilmiyorum ama benimle futbol oynamak istediklerini kuş yuvası gözlerinden anlayabiliyorum.Aslında sakıncası yok onlarla futbol oynamamın oynarım ama içimden bi ses oynama diyor.Yavaşça bana doğru yaklaşıyorlar ve wakabayashi "kardeş maç yapar mısın çift kale 5 e 5" diyor.İrkiliyorum çünkü ağzı oynuyo ama ağzından çıkan kelimelerle uyumlu değil.Sanki o ağzını oynatıyo da başkası söylüyomuş gibi.Tekliflerini geri çeviriyorum kibarca ama üsteliyolar. Hadi be olm be diyolar.Ama olmaz oynama diyor içimdeki ses. Sebebini uzakta konuşan iki çocuğun konuşmasından anlıyorum.Beni kaleye geçirmek istiyorlar.Wakabayashi bi takımda kaleci olcak diğer takımda da ben olcakmışım.Hem wakabayashi eldivenlerini paylaşmaz başka eldiven de yok.Durum kritikleşiyo ve onlar üstüme geldikçe gerginleşiyorum.Sürekli dönerek gelen, durduğunu hiç görmediğimiz o oval topun sert bi şekilde bana doğru gelmesini istemiyorum."hadi gel be olm bak şu tepede oynıycaz" diyo kuş yuvası gözlülerden misaki.ama orası düzlük değil ki.İşte o zaman anlıyorum neden o sahanın sanki dünyadaki tüm enlem ve boylamlardan geçiyomuş gibi gözüktüğünü.ve o zaman anlıyorum bunun bir Tusubasa bölümünün çekim arası olduğunu.Bu yine de onlarla futbol oynamak istememi sağlamıyor ve gitmek istiyorum.Biri kolumdan tutuyor "oyna lan işte" diyor.misaki "bırakın la bebeyi gitsin" diye bıyıkaltı konuşarak enseme bir şaplak atıyor.İşte o anda gözüm dönüyor kardeşlerim ve misaki'ye öyle bir kafa atıyorum ki anında yere düşüyor dili dışarı çıkıyor ve gözleri hemen artı şeklini alıyor.tusubasa tam bi yumruk savururken ağzına yapıştırıyorum yumruğu. onun da gözler artı.wakabayaşi kollarımdan tutmaya çalışıyo ama gözümü karartmışım bi kere.tutuyorum kafasını kapatıyorum bir sağ diz.gözler artı ayrıca burunda da hemen bir yarabandı oluşuveriyor.üçünü yere devirince diğerleri hafif bir tırsıyor. tam gitçekler sanarken hepsi bir anda dalıyolar ve yok onun mu gözünü artı yapayım bunun mu derken alıyolar beni aşağı.ağzıma gözüme vuruyolar.Tam o sırada uyanıyorum.

Asansördeyim.Çevreme bakınıyorum.Oha geçen gün bizim evin altındaki kuaförde gördüğüm kız.On numara.pürüssüz bir cilt, yalap şulap öpülesi bir yüz, incecik zarif eller ve ısırmalık bir popo.bana bakıyor ve gülümsüyor.ama bi terslik var.Etrafta bi koku var.Çürük yumurtayla benzin arası bi koku. e ben yapmadım.yemin ederim.Zaten kıza tekrar baktığımda gülümsemesinin zarf atma gülümsemesi değil de utanma gülümsemesi olduğunu anlıyorum.bana yaklaşıyor ve dudağıma bir buse konduruyor ve sonra " kimseye söylemiyceksin di mi" diyor.içinde bulunduğum durumdan nasıl avantajlı çıkabilrim diye düşünürken gözüm asansörün köşesine ilişiyor.bir de ne göreyim?bok.evet bildiğin kokunun sebebi bu dışkı.ve evet gerçekten de pembe ve helozonik bir biçimde özenle yapılmış çizgi filmlerdeki gibi.kız güzel ve dışkısı pembe.ve bir asansördeyiz.zülsem mi sevinsem mi anlamıyorum ama çok darlanıyorum o asansörde.bir an önce kendimi dışarı atmak istiyorum ordan.Lanetler yağdırıyorum küfürler ediyorum.İşte tam o sırada uyanıyorum.Hassiktir.meğer ilki rüya içinde rüyaymış.İnception.ov may gudnıs.Ranzada doğruluyorum ve terliklerimi ayağıma geçirip doğrulduğumda leonardo di caprio yu görüyorum.ama hiç şaşırmıyorum.

ben christopher nolan.yıl 2010, kış.amerikan hükümeti 2004ten 2010 a kadar izlenme rekorları kırmış tüm dizi ve filmlerin oyuncusundan yönetmenine, senaryo yazarından teknik ekibine herkesi fox river hapishanesine kapatmış.gereğinden fazla sükse yapmışız politikalarını engelliyomuşuz.uzandığım ranzada fox river demirbaşıdır ve şemsettin mana'ya zimmetlidir yazıyor.çalan müzik ise xploding plastix'ten sports,not heavy crime'dı.ne kafasıydı anlamadım.neyse yarın michael scolfield ı bulcaz buraları iyi biliyo o kaççakmış.abisiylen alt kattaki koğuşlardan birinde kalıyomuş.biz de onunla gidelim diyoruz leo'yla beraber.mısır gevreğini, mcdonald's patateslerini ve starbucksta günün kahvesini özledim.Türkiyeye kaçmayı düşünüyorum orda da bunların hepsi varmış üstüne üstlük gençturkcelli diye tek menü fiyatına iki menü falan olayı da varmış.canım sıkılınca da güneye inerim falan orda bulamazlar beni.leo'da kıvanç tatlıtuğ'un eze'de oynadığını gördüğünden beri o rol benim olmalıydı diyor ve kaçışımızı iple çekiyor.onun psikolojisi burda çok bozuldu.midesi de.durup durup osuruyor ve osurduğunda pantolonunun arka tarafının ısınmasına sevinip alkış tutuyor.umarım delirmeden önce en azından ramiz dayıyla bi sahnesi olur kayıtlarda.herneyse koridordaki ışıklar söndü.gardiyan naims'ın jopuyla parmaklıklara vurmasından kaçınmak için hemen yatmam gerekiyor.o garip rüyalar en azından bu hapishanede gördüğüm farklı dünyalar ve bana değişiklik sağlıyorlar.umarım yatınca bi tane daha görürüm.odanın ışığı da söndü.benim de pantolonumun arka tarafı ısındı.talı ve tırt rüyalar.

İpler Koptuğunda

İplerin koptuğunu gördüğün zaman;
Yakacaksın ki sende kalan ucu
Öyle boynu bükük durmasın...

Değişik Haller İçinde

Sevgilim benden ayrıldı ayrılalı bütün kızlar güzel görünmeye başladı bana. Hepsine yazıyordum. Hepsiyle de olacak gibi idi; ama bir türlü olmuyordu. Hepsi ayrı ayrı güzellerdi. Biri esmer güzeli bir diğeri kumral öteki sarışın bomba... Evlilik programlarına katılan insancıkların bile bir standardı oluyor ki ona kriter diyorlar; ama ben de yok bugün esmerse yarın kumral beğeniyorum. İki kızla aynı masada oturuyorsam ikisine de yazıyorum. Üçse üç, dörtse dört, beşse beş...

Neyseki bu dönemi atlattım. Tabi baya bir red yemiş olmamın da bunda büyük etkisi olmuş olabilir. Bazen düşünüyorum en azından bir tanesi kabul etse ne olurdu diye. Uslanırdım bütün sevgimi ona verirdim heralde ama şuan bunu düşünmek faydasız. Sonuç olarak hiç birini beğenmiyorum artık. Birisine bakıyorum yüzünde çok beni var olmaz, ötekine bakıyorum yüzünde beni yok olmaz. Anlayacağınız sevgilimin benden ayrılması ile başlayan dönem beni depresyona sürekledi. Bakın bir test yapalım. Şimdi bunları size anlatırken siz her ne kadar beni bu yazıyı yazarken hayal ediyor olsanız da öyle değil. Yürüyorum! Evet, elimde ses kaydedici var ona anlatıyorum bunları. Sonra yazıya geçicem. Gerçi sağımdan solumdan geçenler bana deli muamelesi yapıyorlar ama ziyanı yok zaten şuan önemsediklerim sadece kızlar ve onları da beğenmiyorum. Bakın şimdi testimiz başlıyor: Yanımdan geçenleri notlayacam. Sonuç olarak da beğenip beğenmediğimi söyliecem. Bakın şimdi bu kız bir kere çok sarı üstelik çok çıtı pıtı gözleri de mavi benden de hoşlanmış gibi duruyor bir de göz attı bana, beğenmedim... Bu kızın ise bir kere göğüsleri küçük üstelik diş teli var saçları da siyah hem ayağına çakma converse giymiş üstelik sevgilisi var gibi duruyor yanında elini tutan erkekden anladığım kadarı ile bunu da beğenmedim. Şimdi gelen kız da benden uzun yüzüne bile bakmam çünkü başımı kaldırmam gerek bakmak için kaldırınca boyunum ağrıyor. İşte böyle devam ediyor. Ama durun bir dakka aman tanrım bu bir tanrıça olmalı yok yok afet olmalı. Üzgünüm kaydı kapatmam ve bu kızla tanışmam gerek!

Evet o afet ile tanıştım. Hatta oturduk çay bile içtik. Beşiktaşta çınar altında... Sonuç mu? Beni beğenmiş ama lezbiyenmiş... Şimdi bendeki depresyonun ne şekil alacağını hiç bilemiyorum. Bekliyecez görücez!

Güneşin Cinsiyeti

Toprak anamız, ay dedemiz bizim. Yıldızlar kızkardeşlerimiz, sevgililerimiz. Peki ya Güneş? Erkek mi, baba mı diyeceğiz? yoksa kadın mı, aslında aradığımız gibi bir aşk olması gerekmiyor mu?

Binlerce yıldır gücün, kudretin simgesi, kutsal oldu kimi inançlarda, Dünya'ya hayat verdi, yetmedi Ay'ı aydınlattı, birçok gezegeni topladı çevresine düzene soktu. Bunlar toplumda alışılageldiği üzere, bu şekilde olmak zorunda değil kabul etmezsiniz belki sizce yanlış olabilir ama bu böyle, kadına göre daha çok erkeğin görevleri. Yapısı gereği sıcak, duruşu gereği soğuk. Güneş'i erkek gibi görmek bu açıdan doğru görünebilir ama belkide erkeğe ilham veren güneşti. Çünkü ilk erkekten önce de Güneş bugünkü haliyle duruyordu; çevresine hayat vererek.. Ama O'na yıldızlar gibi, mehtap gibi, kaçımız romantik bakmıştır? Bir elin parmaklarını geçer mi sayısı? O'na kaç kişi toprağa duyduğu sevgiyi duymuştur ki? Kim ekip biçmiştir O'nu, emeğinin karşılığını hasat etmiştir? Her zaman aynı; verdiğini karşılıksız verip senin başka isteklerini, harcadığın emeği gördüğü olmuş mudur hiç?.. Ne bileyim ben, bana ne di mi? Neyse, çok uzatmadan kapatıyorum konuyu, Güneş'te sonuçta bir yıldız, çoğu zaman aklımızdan çıksada gökteki yıldızlardan bi farkı yok. Ayrı bir gökcisimi değil. Ben Güneş'e kadınmış gözüyle bakıyorum. Erkeğe örnek olabilecek böyle kudretli bişey bulamadığımızdan onu erkek olarak görüp ilham aldık ama yanlışlardayız, ha belki de değiliz o ayrı da, erkek olarak kabul edilmek için çabaladığımız o kadar gururumuz, bok sürdürmememiz, sidik yarışlarımız beyhude bir inançtan almış olabiliriz...

Not: ben bi yerleri siliyim.

ben kabus gördüm

Bi gün sıkılmışım değişik bişeyler yapim diye porno stüdyosuna gidiyorum. Asılacaksam orda asılayım hem belki arada bende nemalanırım gibi bi düşüncem de var aynı zamanda. O esnada başlıyo çekimler ben de oralardayım benle birlikte 3-5 seyirci daha var. Aynı anda 3 tane film çekiyolar ben en baştakine bakıyorum bi gariplik var burda diye. Sonra garipliğin ne olduğu ortaya çıkıyo: Başrol oyuncusu Ceyhun Gülselam! Başlarda herşey yolunda gidiyodu; ön sevişmesinden pozisyonlara geçildi, sona doğru ki erken bi son olucak gibi görünüyodu Ceyhun Gülselam'ın yetersizliğinden dolayı, gariplikler baş gösterdi. Ceyhun kendini kasıyordu boşalmamak için; triplere girdi 2-3 dakika daha dayandı, sonra pozisyon değiştirmeler falan fırsat yakaladı 10 dakikaya kadar gitti bu durum. Tam boşalıcakken gene bi tripler bi 2-3 dakika daha kazandı. O sırada kadın oyuncu boşaldı ceyhun rahatladı gelebilirim artık bende diye. Git geller sıklaştı ama busefer ceyhunda tık yok! Boşalamıyo adam. Ereksiyonu da bitmiyo. Kimse böyle bi durum beklemediğinden başlarda yapımcının da hoşuna gidiyo, izliyenlerinde, yönetmeninde... Bu gelememe süresi yarım saati geçince herkes telaşlanmaya başladı yavaştan... En çok telaşlanan ise ceyhun! Kendini boşalmaya o kadar kaptırmıştıki kadının ızdırap dolu dur haykırışlarını duymuyo bile. Yakşalık bi 15 dakika ızdırap çektirdikten sonra tek derdi boşalabilmek olan bu adam sonunda istediğini almış görünüyordu. Uzun ve sık git geller arasında Ceyhun'un yüzündeki dehşet ifadesi yavaş yavaş gevşemeye başladı. Gevşeyen yüzüyle birlikte gevşeyen kollarından kurtulan kadın hemen uzaklaştı ve sahnede Ceyhun'u yalnız bıraktı. Ceyhun çimlere oturmuş ereksiyonu geçmeyen organını okşarken yüzündeki rahatlama boşalmış bi adamın rahatlaması değildi! Bütün dünya dertlerinden kurtulmuş bi adamın rahatlamasıydı sanki. Evet ceyhun boşalamamıştı ama bu uğurdu herkesten çok şey feda etmişti: Aklını...

Rüyamda da olsa bi insanın gözlerimin önünde aklını kaybedişini gördüm, derdinin ne olduğunun önemi yok çok korkunçtu rüyayken; şimdi çok komik, değil mi?.
-Bir kız arkadaşım var
-Ne zamandan beri?
-Yani vardı
-Ne zamandan beri vardı?
-Belki de hala vardır
-Nezaman başladı?
-3 ay önce
-Sonra ne oldu?
-Onu aldattım
-Bu yüzden mi kavga ettiniz
-Evet, bizi gördü
-Nerede?
-Burda, odamda
-İstediği zaman gelebiliyor mu odana?
-Ben istediğim zaman geliyor
-Yani yakalanmayı sen istedin
-Bilmiyorum
-Sana kızdı, öyle değil mi?
-Evet
-Ama sen sana kızmaya hakkı olmadığını düşünüyorsun
-Evet çünkü o başkalarıyla birlikteyken ben ona sinirlenmedim, onu gene de sevdim, kız arkadaşım olmasına izin verdim
-Ya diğer kız, o kim?
-Tanımıyorum
-Adı?
-Bilmem
-Başka birisi var mı peki?
-Evet, sen
-Ben mi?
-Şaşırdın mı, niye burdasın sanıyordun?
-Psikoloğun olduğum için
-Hayır, sen benim sevgilimsin
-Ama beni de henüz tanımıyorsun
-Bişeyler düşünürüz
-Yani ciddi bi ilişki istiyorsun öyle mi?
-Evet
-Peki ya benim bu durumdan haberim var mı?
-Uyumam lazım
-Olur, iyi geceler
-Güle güle...

iyiydi

İstanbul ziyaretlerimden birisindeydim.Ozan & Ozan's residance taki keyifli akşamların birindeydik.Yerlerde küllükler ve şişeler Lost Highway izlenmiş ve etkisinde kalınmış bir akşamın sabahında...yok öğleden sonra gibiydi sanki...kalktık işte.Ozi Ayşe Abla'yla haberleşmiş cevahirde buluşçaktık.Kenan vardı Ozi vardı ben vardım birileri daha vardı da kimdi hatırlamıyorum orda olan yazsın.Artiz vardı galba.Burger a mı gitmiştik lan ozan?neyse.Muhabbet gırlaydı her zamankinden.Ayşe Hocam'daki o hep şen şakrak hayat enerjisi hiç eksilmiyordu.Kızlardan erkeklerden okullardan Kenan'a laf sokmalardan falan muhabbetler gidiyordu.Evlencekti Ankara'ya gelcekti Ayşe Ablam.sonra haberleşemedik ama.keşke hiç haberleşemeseydik te ben bu kötü haberi almamış olsaydım be hocam.Dersane bittikten sonra hangi hocayla görüşürsünüz ki?hatta hangi hocayla görüşürsünüz ki artık bu devirde öğretmen olan ebeveynleriniz dışında?Onunla görüşürdük ama.Ablamızdı ki o bizim.Ankarada kesin arardım be onu.İyiydi be ama sıradan bi iyiydi değil bu.Her ayrılık üzer de bu bi garip burktu içimi nedense.Son şakan güzel olmadı ablacım.Huzur içinde yat.