the hole in us.

kendimi suçlu hissediyorum çünkü uzun zamandır yazmıyordum. farklı bir konuda yazıcaktım ama artık sesini unuttuğum acılımın yazdığından yola çıkmak isterim.
sonu nedir bunun, yani gençliğimiz ekran başında mı geçecek bitene kadar?

belki plansızlıktan ötürü sıkılıyoruz. burada planın ögelerinin kalitesi hiç önemli değil çünkü her neyle dolu olursa olsun boş zamanı tattırmaz en boktan plan bile.zaman akar gider. belki deneyse zaman konusuna geri gelirsek, heyecanlı ama asıl gayenin dışına çıktığım zamanlarda ne bileyim spordayken, bi kızı keserken, arabayla hız yaparken, derse hocanın bravo diyeceği bir türden katkı falan yaparken zaman çok hızlı akıyor. asıl gaye dediğim 'ultimate academic and life agenda' ya ulaşmaya hizmet eden aktivitelerde bulunurken zaman çok yavaş hatta duruyor. o zaman da kaçıyoruz tıpkı benim şu an 4 inch kalınlığındaki hukuk kitabımdan kaçtığım gibi. belki de yanlış soruyu soruyorum, hazcı mıyız kral yatılı?

zevke ve eğlenceye düşkünlüğümüz bizi o kadar sarmış ki, nefesimizi hayattan alıp hayalimize veriyoruz. aldığımız yaşam enerjisini gerçek hayattan çalarken, aslında boşluğa harcıyoruz. geçicilere takılıyoruz, zevke olan düşkünlüğümüz belki de acı duymamamızdan geliyor olabilir aslında. duymamızın olasılık dahilinde olduğu acıyı tanımlamalıyız ilk önce.

acı= hazdan uzak kaldığımız her an. biraz epiküros'tan çalıntı oldu, olsun.

devamı vizelerden sonra

Hiç yorum yok: