Yeni güne sabahın saat altısında başladı arto. Akşamdan kalmaydı gene. Yeter ulan gittiğimiz barın haddi hesabı yok hala eve yalnız dönüyorum, gitmiycem bundan sonra diye düşündü. Neden sonra dün geceye ait bölük pörçük anılar canlandı kafasında. Dün ölen adamdan aldığı indirim kuponları sayesinde iki yetmişlik birayı beleşe getirmişti arto. Ultra güçlü karaciğeri sayesinde biraları bir dikişte bitirmişti. Hafif keyf-i çakır olmaya başladıktan sonra içtiği biraların sayısını unutmuştu. Kendisine doğru yaklaşan bir siluet belirivermişti uzaktan. Simsiyah bir gölge gibi yaklaşan bu siluetin simsiyahlığı, artonun yanına geldiğinde bile değişmemiş, simsiyahlığından zerre kaybetmemişti. Kim ulan bu herif diye düşünürken arto, bir anda yıllardır duymadığı bir cümle ile adeta vurgun yemişti: "Naber Artiz?". Gördüklerim bir hayal, bilinçaltımın bana bir oyunu olmalı diye düşünürken işe gitmek için yola koyulmuştu bile. Sonuçta bilinçaltı bu, nelere kadirdi değil mi. Artojetinin teybinin radyosundan duyduğu, suçluların polat alemdarı diye tabir edilen isimsiz ibnenin kenti gene alt üst ettiği haberiyle kendine geldi. "Lanet olsun, bu saçmalığa ayıracak vaktim yok. Kent elden gidiyor, yurttaşların hayatı tehlikede, ben neyi düşünüyorum amına koyim" diye geçirdi kafasından.
Ofiste süpermen yavşağı hararetli hararetli birşeyler anlatıyordu etrafındakilere, dün upper east side deki banka soygunu sırasında tanıştığı sarışın liseli hatunu nasıl tavladığından, sonra nasıl eve attığından ve yaşadıkları günah kadar kırmızı geceden bahsediyordu. Herkes şendi ofiste, herkes porno izliyormuş edasıyla kendini onun yerine koyup hayallere dalıyordu. Sonra birden "olum o kızı kocası bile benim kadar sikemiycek" cümlesi yankılandı ofiste. Süpermen yavşağı çirkinleşmeye başlamıştı. Bu cümleden sonra ortamın sessizleştiğini gören süpermen yavşağı muhabbetin amına koyduğunu farketti ve sustu. Koltuğuna yönelen arto ise önce görünmez adam orada oturuyor mu diye kontrol etti, sonra oturdu. Bu yaştan sonra kucağa oturmak istemiyordu zira.
Akşam tam işten çıkmak üzereydi ki bir müfettiş ordusu baskın yaparcasına girdi ofise. Kahramanların performanslarını denetliyorlardı anlaşılan. Herkesin çalışmalarını özenle kontrol ettiler. Bir ara başmüfettiş "görünmez adam nerde yau bi onu göremedik keh keh keh" dedi, ve ofis bir anda kahkahaya boğuldu. Başmüfettiş osursa gülecekti yavşaklar. Arto coolluğunu bozmayıp, lanet olası götyalayıcılar! diye geçirdi içinden. Herkesi teftiş edip ofisten gönderdikten sonra artoya dönen başmüfettiş, "Neden senin dosyana iki bira eşliğinde bakmıyoruz?" dedi. Bu soruyla irkilen arto tam cevap vermeye hazırlanıyordu ki, o da ne! Karşısındaki esmer adam ona bir yerlerden, anladınız işte dün geceden, tanıdık geliyordu. Biraz daha dikkat etti bu adama, esmerliği orjinal ten renginden mi yoksa bütün vücudunu kaplayan kıllardan mı geliyordu anlayabilmiş değildi. Ultra güçlü beyni sayesinde adamın zihnini okudu, "Ne dedim lan ben gay gibi öyle" diyordu adam. Arto bu teklifi kabul etti ve birlikte Thalese doğru yola çıktılar. Thales. İşte o anda anlamıştı arto, kirli geçmişinin onun peşini bırakmadığını...
3 yorum:
lan çok güzel de,okurken aklıma hep arto geliyo,şarkıcı arto,ajdarla kapışan arto.
çok akıcı.adeta bir arthur conan doyle doğuyor
onu bana ilk defa arto diye hitap eden yavşak düşünecekti kardeşim. bu arada tek rakibim marvel...
Yorum Gönder