12:40

Yukarı doğru baktığımda kırmızı rakamlar saati 12:40 olarak gösteriyordu.Dudağımın çatlamış kısımlarında tuzlu suyun tadı vardı.Yapamamıştım.İki saattir bu anı engellemek için yaptığım saçma sapan muhabbetler ve gevezelikler bir işe yaramamıştı.Göz yaşlarını tutamamıştım.Fakat ben yapamadım,ağlamak için fazla mı iyi hissediyordum?Durumum pek de iyi sayılmazdı aslında.Sigara içmek istiyordum ama boğazım çok ağrıyordu.Elini avucumda son bir kere hissetmek için eldivenlerimi çıkarmıştım ama hava çok da soğuktu aynı zamanda.O an ağladım ama sen görmedin,çünkü gözyaşı her zaman dışarı doğru akmaz.Bazen içeri doğru süzülür,düşer.Bindin ya sonra otobüsüne,filmli camın ardından el salladın.Yüzünün yarısını bile göremiyordum halbuki.İşte o zaman ilk defa nefret ettim bir otobüsten ve onun filmli camlarından birer canlı varlıklarmışçasına.İlk defa nefret ettim gittiğin şehirden,kin kustum kalamadığım şehire içimden.Neyse,sen görmedin hiçbir şey sana el sallayan bir adamdan başka.En sonunda ise,vakit geldi.Otobüsün tekerleri asfaltı ezerek harekete geçtiler.Ben de o saatte içebileceğim tek mekana doğru...

Hiç yorum yok: