Çelişik Durumlar

Yorgun argın Barbaros Bulvarı'ndan yukarı çıkıyordum. Normalde yapmam bir durak için de olsa binerim otobüse giderim evime ama akbilim boştu ve inanın o an için karşıya geçmek yukarı çıkmaktan daha zor geldi. Öyle olunca hızımı almışken yukarıya doğru yürüyüşümü sürdürdüm. Sıkılmamak için ayakkabımdan çıkan seslere dişlerimle çene kombinasyonunu de ekleyerek perküsyon yapıor bundan da çok büyük haz duyuyordum. O sırada ( bunda dişlerime birbirne çarparmamın etkisi olablr ) aslında boğazımın ağrıyor olduğunu fark ettim. Her zamanki gibi farenjit başlangıcıydı, kronik şekilde farenjit oluyordum. Alışmıştım artk ne yapmam gerektiğine. Sıcak bir şeyler içmeliydim ama ağzımın tadı da bozulsun istemiyordum. Öyle olunca Starbucks'a daldım. Sırada beklerken ne içeceğimi düşünüyordum. Çok sürmedi çünkü her zamanki gibi Beyaz Çikolatalı Mocha içecektim sıramı bekledim. Fazla da zaman geçsin istemiyor bir yandan da saatimi kontrol ediyordum. Öndeki kız dikkatimi çekmişti. Yok güzel falan diye değil. Dikkatimi çekmişti çünkü kasiyer ismini sorduğunda ( Starbucks'ta bir şey alırken isim sorulur, hayatta girmemişseniz bilmiyorsunuzdur ) kız : "Nükhet" dedi. Sanki çok önemli bir şeymiş gibi de "H" ile die ekledi. Şaşırdım, sanki "Nüket" yazsalar almayacak gibi bir tavrı vardı siparişini. Sonra kasiyer bana dönüp siparişiniz dediğinde, hemen siparişimi ve ismimi söledim. Kasiyer kadın sormadan söylediğiniz için teşekkürler deyip hafif bi gülümsedi. Sonra kerpetenle bütün cevapları aldığı Nükhet'e dönüp onu " Bir de şu kıza bak. " bakışı attı. Ben bu bakış üstünde fazla durmadım. Belki bu durumdan dolayı, belki de onun siparişi daha komplike bir şey olduğundan dolayı bilemiyorum tabi, benimki önce çıktı. Ben de alıp çıktım. Hakkaten sıcaktı, boğazıma iyi gelmişti ve daha önemlisi ağzımın tadını bozmamıştı. Yudumlaya yudumlaya yukarı çıktım. Abbasağa Parkına çıkan yokuşun başına geldim. Orda Abbasağa Futbol Turunuvası yazısını görünce aklımdan Ozan, Yiğit, Deniz gibi isimler geçti. Bir yudum daha alıp bu sefer bu yokuşu tırmanmaya koyuldum. Kafamdan da takımın düzenini kuruyordum ki, ganyan bayii aklımı çeldi. Dışardı yüzü düşmüş amcalara baktım. Belli ki, yüksek ganyanlı bir at onları yatırmıştı. Onlara aldırmadan içeri girdim, ne de olsa onlardan daha iyi biliyordum bu işi. En azından bir fikstüre bakim düşüncesi vardı içimde. Girdim. Normalde oraya uğrayan tanındık biri olmama rağmen insanlar ilginç karşılar bakışlar attılar bana. Bu eskiden yaşımdan dolayı oluyordu ama artık alışmışlardı bana diye düşünüyordum ki fikstüre bakarken bir ayrıntıyı fark ettim. Eminim siz benden önce fark etmişsinizdir. Diyorum ya maça gitmişti kafam. Evet, elimdeki Starbucks kahvesi. Elimde Starbucks kahvesi ile durmuş Ganyan Bayii'inde ( kaç numaralı olduğunu hatırlamıyorum aslında 3 yıldır gidiyorum, ilk defa bunu şuan merak ettim bir dahaki gidişimde bakıcam kaçmış, neyse ) altılı tekini bulmaya çalışıyordum. O an hem bir çelişki durumu hem de yüzümde bir gülümseme oluştu. Bir süre sonra içerdekiler benim onların garipser bakışlarına aldırmadığımı görünce onlar da aldırmadılar tabi ama hala gülümsüyordum ben. Yarışı falan da bırakmış o çelişik anı size nasıl anlatacağımı düşünüyordum. Sonradan aslında çok yönlü biri olduğumu ve bu durumun çelişikliğinin insanların tek düzeliğinden kaynaklandığını fark ettim. Ne yani Starbucks'tan içiyorum diye Kafkaslı'yı, Pan River'ı, Kurtiniadis'i hatta onların bilmediği yeni çıkan atları bilemez miyim, ve ya illa internetten mi oynamalıyım? Gittim yatırdım kuponumu, zaten o sırada "start verildi ve koşu başladı" onlar yarışa bakarken ben çıktım o yarışa oynamamıştım. Hala bitmemişti kahvem ve yokuş. Kafamı kaldırınca yine yazıyı gördüm. Abbasağa Futbol Turnuvası. "Yiğitle ben ilerde, Deniz ortada, Ozanla Gökhan geride, lan acaba ozanı geride oynamaya ikna edebilir miyiz gökhan uyuyup gelemese kim gelebilir ki gayko? yok yok o olamaz, bora? ne saçmalıom ya... Başka kim var?" gibi düşüncelerle eve vardım...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

kardeşim geri dönmen güzel. yazılarına devam et bence bırakma bu blogu