12:40
ARTOOOOO
Artonun mega güçlü zipposunu aldıktan sonra kapağı açtı, sigarayı yakmadan anlatmaya başladı. “Kuntiz, diye başladı söze, senin ikiz kardeşindi artiz. Siz daha dünyaya gelmeden önce sen içindeki yatılı açlığını bastıramadın ve annenin karnındayken evil ikiz kardeşin olan kuntizi yedin”. “Devil ikiz kardeş mi?” diye sordu arto. Onun aklı zipposunun boşa giden gazındaydı, söylenenlere dikkat edemiyordu. “Ne devili oğlum, evil evil, noob mudur nedir bu ya, diye çıkıştı Oğul Rokşit ve devam etti. Sen ne zaman sarhoş olsan içindeki evil ikiz kardeş Kuntiz senin kontrolünü ele geçirip kenti alt üst ediyordu. Bunu fark eder etmez senin bu über özelliğini kullanmaya karar verdik. Ulan kaç haftadır senin içki paranı ödiycez diye koskoca Rokşit servetinin yarısını bitirdik ibne, bizi yüzüstü bırakma sakın.” Arto afallamıştı adeta. Ulan ne diyordu bu herif, nasıl bir teklifti bu böyle. “Her akşam beleş içki diyorum artiz, sınırsız içki diyorum. Senin mega karaciğerin olduğu için bu işi ancak sen becerebilirsin, hadi ama dostum!” Artonun kafasına yatmıştı, olabilirdi bu iş, neden olmasındı, sikerimdi süper kahramanlığı. Ama kendini ağırdan satmaya karar vermişti. “Yea abi bilmiyorum ki şimdi” diye başladı söze ama Oğul Rokşit çok sabırsızdı ve bir anda ağızndan ağza alınmayacak kelimeler dökülü dökülü verdi. “Hey dostum, seninle bir bok çuvalı arasındaki tek fark ne biliyor musun? Çuval dostum, çuval. Asdasdas!” diye kahkahayı koyuverdi. “İşte bunu yapmayacakıtn Oğul Rokşit diye hönkürdü arto, kabul etmiyorum lan, zaten bırakıcam içkiyi, siktik mega karaciğerin anasını. Megalığı filan kalmadı.” Olumsuz cevaplara karşı tahamülsüzlük geni kabaran Rokşit cebinden çıkardığı tabancayla artoyu hedef aldı ve avantajlı bir konuma geçmek istedi. Ama bilmediği bir şey vardı, o da artonun mega derisi kurşun geçirmezdi. Tabancayı tek hamlede Rokşitin makatından içeri sokan arto tetiği çekti ve yavşağı oracıkta öldürdü. Ahmete ise tek kelime etmeden malikaneden dışarı çıktı.
Olayların durulduğunu, aksiyon filmlerini aratmayan bir sonla hikayenin güzel kızını sonunda götüreceğini zanneden arto ağır ağır ilerliyordu ki Kuntiz, alkolün de etkisiyle artonun bedenini ele geçirmişti. “Hay senin ağzına sıçayım dedi kuntiz kendi kendine, daha doğrusu artoya. Oğlum teklifi kabul etseydin, seninle karşılıklı içseydik. Alt tarafı iki yurttaşı tokatliycaktın o olucaktı.” “Sorma abi ya, diyecek şekilde oynattı dudaklarını arto güçlükle, siktir et neyse geçti artık” dedi, sonra da ekledi “nereye gidiyoruz oğlum?” “Şimdi senin bedenini iyce ele geçirip kedi kadını sikertmeye gidiyorum, o bizim bu halimizi daha çok seviyo, kıymetlimis” diye şizofrenik bir biçimde cevap verdi kuntiz. Arto ise hiç içerlemedi bu durumu, neyse sen sikersen ben de sikmiş sayılırım diye düşündü. Kuntiz bu düşüncenin hemen farkına varıverdi tabi, “godoş musun lan sen benim başıma” diye çıkıştı kardeşine. Artonun bilinci ise yavaş yavaş kayboluyordu. Son bir sigara yakayım dedi ama oğul rokşitin zippoyu iç ettiğini fark etti. “Bak gördün mü rokşit gene yaptı rokşitliğini” diye düşündü son olarak…
finaller üzerine
Senin yaralarını sarmak bana kaç galon alkole mal olucak bunu zaman göstericek ama bildiğim tek tedavi bununla birlikte "önümüzdeki dönem bütün dersler gidiyorum" avuntusunu tekrar tekrar kullanmaktan başka birşey de değil.
mavin artık toz pembe oldu bana
şemsiyen ait oldu şimdi başkalarına
daha mı güzel oldu bilemiyorum aslında
ama izin kaldı hep gözümde, arkamda...
İrish Pub açmaya karar verdim
Evet sevgili kardeşlerim,yeterli sermaye ve çalışma azmi olursa neden olmasın? İstemez misiniz bir tane mekan olsun ışıl ışıl,yeşil yeşil,siz esmer biranızı yudumlarken,arkada bir dubliners,bir proclaimers çalarken eşinizle dostunuzla muhabbet etmeyi?Şimdi olmaz belki,ama ileride yeterli parayı kazanıp zaman bulursak yapalım bence bunu.Önce açarız taksimde bir tane,iyi reklam da yaparsak özellikle internet ortamlarında falan kesin tutar zaten.Sonra bir tane de kadıköy de açarız,sonra ankara,izmir falan.Burada amacım bu yolla zengin olmak kesinlikle değil.Sadece türkiyenin bu eksikliğini,bu kanayan yarasını kapatmak.Batırırsak da canımız sağolsun.Bana bu yolda katılmak isteyen kardeşlerim lütfen bu yazıdan küskülerini ihmal etmesinler.
düşüş
Comments s01e03-herkesin kendi popisi
ARTOOOO
Ahmetin yanına gitmeden önce ona anlatacağı şeyleri kuruyordu kafasında. Şimdi işin içine rokşit ailesi de karışmıştı. Tanrım, ne tür bir kabus bu diye iç geçirdi arto, tabi varsan dedi hemen sonra. Ahmet nevizadeye ondan önce gelmişti. Bugün herzamankinden daha da esmerdi Ahmet, daha bir karanlıktı. "Ooo kardeşim gelmiş, otur da iki bira içelim, muhabbetin belini kırarız hem" dedi yavşak yavşak. "Ne birası oglum, millet kentin amına koymuş, yurttaşları sikertiyor sen hala bira derdindesin, ne pis bi herifmişsin oğlum sen. Hem ben hatırladım seni, içip içip metrobüste benim üstüme kusuyodun, içmiycem seninle ben" diye çıkıştı adama arto. Sonra haksızlık ettiğini düşünüp bi bira ısmarladı ve gönlünü aldı can dostunun. Sonra başladı hikayesini anlatmaya. Arto anlattıkça anlatıyor, muhabbet ilerledikçe ilerliyordu. İçilen içkinin haddi hesabı yoktu artık, bu gece ikisinden birine fena girecekti ama dur bakalımdı. Arto hikayesini bitirdiğinde Ahmet "hadi kalkalım" dedi. Arto gene sarhoş olup amı götü dağıttığı için arabayı Ahmet kullanıyordu.
Bilmediği sokaklardan geçtiğini anlayan arto "nereye gidiyoruz!" diye sordu. Ahmetin cevabı ise tamamen alakasızdı. "Bu şekilde öğrenmene gerek yoktu artiz, dedi. Ama gene de iyi olmuş, eninde sonunda söylemek zorunda kalacaktım. Her neyse işte geldik, büyük gece için hazır mısın?". Arto bir anda geldikleri yere baktı. Burası rokşit malikanesiydi. Saat on ikiyi geçmişti ve arto bu saatten sonra geri dönemezdi. Ahmetten bi alt eşofman alır, koltukta yatarım. Sabah da saat altı da uyanıp işe giderim diye düşünüyordu. Sonra bir anda aydınlanı aydınlanı verdi. Ahmetin kartının üzerindeki yazıyı düşündü, sonra ultra güçlü üç boyutlu düşünebilme yeteneği sayesinde bu resmi ters çevirdi. Beyninin kıvrımları arasında dolaşan görüntü nefesinin daralmasına sebep oldu. Arto vurgun yemişti...
Rokşit! Ahmet Rokşit! Şimdi taşlar yerine oturuyordu işte, Ahmet, Rokşit ailesine iç güveysi gitmişti ama aile o kadar taşşaklıydı ki kızın yerine Ahmetin soyadı değişmişti. Ne de olsa baba Rokşit kızının soyadının Kabak olmasını istemezdi. Demek ki kadim dostum dediği adam da bu oyunun içindeydi. Bu işte yanlız olduğunu anlayan arto, geri gelen süper güçlerinin de etkisiyle iyiden iyiye cesaretleniyordu. Ama ters giden birşeyler vardı. Alkolün de etkisiyle vücudunda bazı değişimler göze çarpıyordu, sanki birisi içindeki bir tür kötü bir iblisi uyandırmış gibiydi...
ARTOOO
Başmüfettiş ile Thalese giderken bu adamın kendisini çok önceden tanıdığını anlamıştı. Hafızasında, kahraman olmadan önceki hayatına dair iki kelime kalmıştı sadece. Artiz ve Thales. Bu adam ikisini de biliyordu. Çok geçmeden bütün sorularına cevap aldı arto. Mutfakta 3 hafta bekleyen radyasyonlu makarnayı yiyip süper güçler kazanmasına sebep olan olay aynı zamanda hafızalarını da alıp götürmüştü artodan. Başmüfettiş, arto adamın adının Ahmet olduğunu öğrenmişti, artoyla lise yıllarından tanışıyordu. Artoya Artiz diye diye gerçek ismini unutmuştu anlaşılan, arto da hatırlamıyordu adını, o artık sadece artoydu, suçluların korkulu rüyası arto. Ahmet, hikayesini bir sürü detayla destekleyince arto bu adama inanmak zorunda kaldı. Anlattığı şeylerin arasında çok güzel anıları vardı, arto bu arkadaşa rastaldığına gerçekten mutlu olmuştu. Ahmet daha sonra hocalara otuzbir çekerken yakalanmalı hikayelere geçince muhabbet birden çirkinleşti, ikili suskunlaştı, biralar sessizce yudumlanmaya başladı. Arto içkinin etkisiyle kelle olmaya başlayınca, evet bu tabiri de Ahmet yardımıyla çıkarı çıkarı vermişti hafızasından, Ahmet e veda edip ayrıldı onun yanından. Sonrası ise bir muallak, bir soru işaretinden başka bir şey değildi şimdilik.
Anılardan bir anda sıyrılan arto, ofistekileri düşündü, haberi onlar da izlemiş olmalıydı. Süpermen yavşağının kendisini ele geçirmek için türlü hınzırlıklar yapacağından hiç kuşkusu yoktu şüphesiz. Ve görünmez adam, şuan burada olabilir, beni tuzağa düşürmek için ağını örmüştür belki de diye geçirdi içinden korkuyla. Ama bugün pazardı ve endişe edecek hiçbir şey yoktu neyse ki. Bu boku temizlemek için yirmi dört saatten az bir süresi kalmıştı. Nereden başlayacağını ise çok iyi biliyordu. Dün gece tekrar karşılaştığı kadim dostu ona elbette yardım edebilirdi. Belki benim hatırlamadığım bir konuda bana yardım edebilir diye umdu. Ahmetle tam da bu olayın öncesinde karşılaşması büyük bir şanstı. Teşekkürler tanrım, diye düşündü. Tabi varsan, diye eklemeyi de ihmal etmedi tabi. Hemen cebinden Ahmetin dün gece kendisine vermiş olduğu kartını buldu ve karttaki numarayı çevirdi. Telefon çalarken mega güçlü kalbi daha bir güçlü atıyordu adeta heyecandan. O ise sakin kalmaya çalışıp Ahmetin kartını inceliyordu, büyük bir ustalıkla hazırlanmış kartı...
beyler ya sikeyim
madem yeni moda bu
ARTOO
Ofiste süpermen yavşağı hararetli hararetli birşeyler anlatıyordu etrafındakilere, dün upper east side deki banka soygunu sırasında tanıştığı sarışın liseli hatunu nasıl tavladığından, sonra nasıl eve attığından ve yaşadıkları günah kadar kırmızı geceden bahsediyordu. Herkes şendi ofiste, herkes porno izliyormuş edasıyla kendini onun yerine koyup hayallere dalıyordu. Sonra birden "olum o kızı kocası bile benim kadar sikemiycek" cümlesi yankılandı ofiste. Süpermen yavşağı çirkinleşmeye başlamıştı. Bu cümleden sonra ortamın sessizleştiğini gören süpermen yavşağı muhabbetin amına koyduğunu farketti ve sustu. Koltuğuna yönelen arto ise önce görünmez adam orada oturuyor mu diye kontrol etti, sonra oturdu. Bu yaştan sonra kucağa oturmak istemiyordu zira.
Akşam tam işten çıkmak üzereydi ki bir müfettiş ordusu baskın yaparcasına girdi ofise. Kahramanların performanslarını denetliyorlardı anlaşılan. Herkesin çalışmalarını özenle kontrol ettiler. Bir ara başmüfettiş "görünmez adam nerde yau bi onu göremedik keh keh keh" dedi, ve ofis bir anda kahkahaya boğuldu. Başmüfettiş osursa gülecekti yavşaklar. Arto coolluğunu bozmayıp, lanet olası götyalayıcılar! diye geçirdi içinden. Herkesi teftiş edip ofisten gönderdikten sonra artoya dönen başmüfettiş, "Neden senin dosyana iki bira eşliğinde bakmıyoruz?" dedi. Bu soruyla irkilen arto tam cevap vermeye hazırlanıyordu ki, o da ne! Karşısındaki esmer adam ona bir yerlerden, anladınız işte dün geceden, tanıdık geliyordu. Biraz daha dikkat etti bu adama, esmerliği orjinal ten renginden mi yoksa bütün vücudunu kaplayan kıllardan mı geliyordu anlayabilmiş değildi. Ultra güçlü beyni sayesinde adamın zihnini okudu, "Ne dedim lan ben gay gibi öyle" diyordu adam. Arto bu teklifi kabul etti ve birlikte Thalese doğru yola çıktılar. Thales. İşte o anda anlamıştı arto, kirli geçmişinin onun peşini bırakmadığını...
ARTO
Artonun hayatının fırsatı ofisin yeni ofisboyunun saat on ikide odaya alelacele girmesiyle karşısına çıkmıştı o gün. Şehrin upper east side ında bir banka soyuluyordu ve içeride nereden baksan 25, 30 bilemedin 40 rehine vardı. Sonunda günün kahramanı ben olacağım diye düşünüyordu arto ama süpermen yavşağı ordan "bu tam süpermen yavşağına göre bir iş" diye bağırıp uçarak bankaya doğru gitti. Artoya gene yankesicileri yakalama görevi düşmüştü anlaşılan. Hay skiyim böyle şansı diye düşünürken telsizine gelen ihbar ona iki sokak aşağıda bir cinayet işlendiğini bildirdi. Hemen iki sokak aşağıya uçarak gitmek istedi bir an ama en süper gücü iki metre ileriye zıplamak olduğu için zıplaya zıplaya gitmeyi tercih etti.
Olay yerine gittiğinde lanet olası federallerin kendisinden önce oraya vardıklarını gördü. Lanet olsun amına koyim diye bir küfür savurdu ve yaşlı bir teyzenin tepki dolu bakışlarına mazur kaldı. Federallerin çektiği "cinayet mahali" bantlarının altından süzülüp cesede yaklaştı. Sıradan bir cinayet gibi görünmesine rağmen öyle olmadığını hissedebiliyordu arto. Az sonra haksız olmadığını anladı çünkü öldürülen şahıs ünlü bir iş adamıydı. Cesede biraz daha yaklaştığında sadece onun ultra güçlü gözlerinin görebileceği bir renkte çizilmiş olan simeyi gördü adamın cekedinin üzerinde. Bu dünyanın en güçlü ailesi olan Rokşit ailesinin işaretiydi. Anlaşılan rokşit gene yapmıştı rokşitliğini ve servetine servet, gücüne güç katabilmek için bir sabi sübyanın daha hayatıyla oynamıştı. Adamın cebinde bulduğu Klan Kafe indirim kuponlarını cebe indirip olay yerinden uzaklaştı artı. Kartın arkasında ise artonun adeta vurgun yemesine sebep olan bir kelime yazıyordu. ARTO...
I don't have any problem with sandcastles But i have problems with these kind of guys...
Comments s01e02-pragmatist
Embi Şiir Akımı
Özür dilerim canım;seni kırdım
Nice seneler geçti üzerinden bu aşkın
Lakin seni bir türlü unutamadım
Üzgünsün biliyorum;yapacak bir şey yok
Maalesef ben seni geride yaralı bıraktım
Eğer dersen ki bana yeter ki mutlu ol
Rahat ol bebeğim bende para bol
Daşşağına kurban seni yaratanın
Aşkımız bir kitap,adeta bir roman
Şiirim sona erdi şimdilik hoşçakal
Embi The Kayzer Sözel s01e01 (image-maker)
Yıl: 2034 Ay: Önemli değil Yer: İstanbul'un çeşitli muhitleri
Embiye beklediği telefon nihayet saat 3 sularında gelmişti. Yeni bir hayata başlamanın eşiğindeydi ve bu telefonu açarsa geri dönüşü olmayan bir yola girecekti. Bir süre hiçbir şey yapmadan bekledi. Neden sonra telefonu açtı? Kendisi de emin değildi. Telefondaki ses ona saat üç buçuk sularında Mecidiyeköyde olmasını söylüyordu. Embi bu buluşma davetini kabul etti. Cennet Mahallesinden metrobüse binen Embi, ayakta kalmamak için önce avcılara döndü, orada ilk duraktan binmenin verdiği avantajı iyi kullanıp hemen cam kenarı bir koltuk kaptı kendine. Üçü otuz beş geçe sularında mecidiyeköye varmıştı ki telefonu bir kez daha çaldı. Kendisine Kılex Epilasyon Merkezinin önüne gelmesi söylendi. Embi söyleneni yaptı ve daha önceden tarifin aldığı adamı görür görmez tanıdı. 44 yaşlarında bir adamdı buluşacağı kişi. Sarışın mavi gözlüydü. Adı Yasin di. Hoş geldin genco, dedi Yasin. Embi hoş bulduk dercesine salladı kafasını. Sana söylediklerimi yaptın mı? Yaptım dedi Embi, gene kafasıyla. Konuşsana oğlum niye kafanı sallıyorsun, diye çıkıştı yasin. Embi yutkunduktan sonra, çubuk kraker vardı abi ağzımda, onun için, dedi. Beraber içeri girdiler. Uzun uğraşlar sonunda Yasin,sünnet olmaktan kaçan bir çocuk gibi davranan Embi’yi Kılex’in gizli estetik ameliyat bölümüne soktu ve temiz,mayın tarlasından eser kalmamış ,kiraz dudaklı bir Embi uzun bir ameliyat sonucunda ortaya çıktı. Beraber çıkıp Bambi’de 3er tane ıslak hamburger attılar. Yasin cebinden ufak bir kağıt çıkardı ve embiye uzattı ve, bu adrese git, seninki oradaymış, dedi. Embi kağıdı alıp gitmeye hazırlanıyordu ki son bir soru geldi aklına. Senin soyadın nedir abi, diye sordu. Dayı, dedi adam, Yasin Dayı…
Fettah o akşam yatağında uzanmıştı fakat heyecandan bir türlü uyuyamıyordu. Sabah kafede tanıştığı gizemli yabancının etkisinden hala kurtulamamıştı. Kirli sakalı ve kıpkırmızı dudaklarıyla resmen büyülemişti Fettah ı. Normalde Fettah’ın tipi değildi o tarz erkekler,o elini sallasa ellisi götünde pervane olurdu ama bu adam farklıydı.Onda çok ayrı bi abaza dürtüsü vardı…
Uğur kulüp locasında oturmaktan sıkılmış, bahçeye çıkmıştı. Ege ve Orkunun muhabbetleri onu fena halde darlamıştı. Bahçede alelade bir masa seçti kendine. Oturalı henüz beş dakika olmamıştı ki bir hemen arkasından gelen sesle irkildi. Pardon, diyordu ses, masanıza oturabilir miyim. Masama değil de sandalyeme oturabilirsiniz, dedi Uğur. Ve yabancının yüzündeki o “hay senin amına koyim” bakışını gördükten sonra utanıverdi kendinden. Kimdi bu ruj sürmüş adam. Neden ruj sürüyordu, o saçların hali neydi öyle, kirli sakalın kendisine yakıştığını mı düşünüyordu, bu sorular geçiyordu Uğur un aklından. Adam Uğur a, bir arkadaşımı bekliyorum da, o gelene kadar iki el tavla atarız ne dersin hacım? Diye sordu. Kabul etti Uğur, neden olmasın, dedi. İsmini de sormayı ihmal etmedi tabi. Embi, dedi adam. Adım Embi. Bu ne a q bambi gibi diye düşündü uğur. Ve sonra başladı zar tutmaya…
fıradırs
artiz/alp is busy
Embi the Kayzer Sözel
Bir Yanılgı
kopmamaları için birçok baskı yapılmaktadır.Değişen fikirler, karakterler, beğeniler toplum tarafından garip karşılanır ve "dün neydi bugün ne oldu" başlığı altına alınarak çarmıha gerilir.Her birimiz uyum içinde yaşayabilmek uğruna içgüdülerimizi, arzularımızı bastırmak yolunda çok çaba harcar ve sıkıntı çekeriz.Ellerimiz ve ayaklarımızdan bir haça mıhlanmamış olsak da zihinlerimize çakılan çivilerin izleri silinemez ve neye dönüştüysek o olarak hayatımıza devam ederiz.Dünyadaki bütün günahlar için tek acı çekenin İsa olduğu günlerde bile insanoğlu farkında olmadan kendinide cezalandırmaktadır, doğduğu varlık olmaya çalıştığı için.Yine de hiçbir baskı insanın kendini bulmasını, hayatını istediği biçimde yaşamasını, bu süreç yüzyıllardan fazla sürmüş olsada, engelleyememiştir.
Çok genel bir benzetmeyle hepimiz bir oyunun içindeyiz ve çok önce konulmuş bu oyunun kurallarını değiştirmek, bu gerçeğin farkına varıldığında hiçte zor olmayacaktır.Bu oyunun kurallarını biz koyalım ya da hiçbir kural olmasın.Bu noktadan itibaren hiçbir kuralın önemi kalmayacaktır.Bu gerçeğin farkındalığını yaşamak yeterli ve gereklidir.
p.s.
bu yazı leonard cohen dinlenerek yazılmıştır.çok seviom lan o adamı
koşma hikayeleri no 2
Gittik oturduk hayırlısıyla. Biz gülmeye devam içiyoruz, sürekli kaldırıyolar bizi 4 kişilik yere oturmuşuz 2 kişi, arkadaş bakıyo kıramıyoruz bara falan geçtik. Biraz öyle takıldık hiç barda içmemiş Khacım gülüm, sonra bi yer boşaldı oraya geçtik. Gülme tam gaz devam ediyo derken, içkiyle iyice güzelleştik yan tarafta 2 kız vardı onlara yazıyoruz ama bi yandan dalga geçiyoruz, çünkü duvara sürtsem daha iyi. Sonra muabbete daldık üzerinize afiyet hepinizin kulağını çınlattık dedikodu falan yaptık. Sonra tam gaz gülmeye devam ediyoruz. Kızları kaçırdık en sonunda bide geldiğimizden beri çerez istiyoruz gelmedi o yüzden paso cıngar çıkartıyoruz en son gittim ben aldım bardan. Ha bi de garson bi kız var ona sulanayım dedim sordum arkadaşa barda duran çocuk sevgilisi çıktı. Bu da hüzünlü bi anımdı. Güya 2 bira içip kalkcaktık neyse. Kafalar 1 milyona çeyrek kala oldu. Başka bi yere geçmeye karar verdik hertaraf erkek kalınca. Gittik, gittiğimiz yerde erkekte yoktu. Orda kalan çeyreği tamamladık. Nası döncez derken dedim ben burdan bi kaptırdım mı evdeyim. Ha söylemeyi unuttum biz hala gülüyoruz. Kha dedi bana uyar, Yolu pek hatırlamıyorum cevahirin orda telefonla konuşmak için durdum, konuşmayı da pek hatırlamıyorum. Saat olmuş 4(salladım). Sonra normaldi. Eve geldik tek kelime çıkmadı ağızdan odalara dağıldık. Ama ben hala gülüyodum.