Neden böyle oldu?


tarih: 22 mayıs 2011 saat: 23.07 yer: kadıköy

Aklında tek bir soruyla Bağdat Caddesi'nin ortasında duruyordu. Sonucu ne olursa olsun bu sorunun cevabını öğrenmeliydi. Ve bunu yapacaktı da.

Bilindik haliydi bu Bağdat Caddesi'nin. Yılın tamamında bu şekilde ve bu renklerle bezenmesi, bu kadar yoğun olmazdı aslında ama mayısın sonunda doğru festivallerden eksiği kalmayan bir hale bürünmesi de gelenektir buralarda. İnsanlar eğlenmek, kutlamalar yapmak, içmek, şuursuzca şarkılar söyleyip sokaklarda dans etmek için toplanırlardı. Ama hersene olan olmuştu işte; yine ortalık içkinin de etkisiyle kendinden geçen asıl amaçları kutlama yapmak olan bu insanlar cinnet geçirip ortalığı kan gölüne çevirmişler, aynı düşünceleri paylaşan insanlar kendilerini kaybedip birbirlerine öldüresiye saldırmaya başlamışlardı.

Tüm bu karmaşanın ortasında, sadece bir kişi kendine hakim olmayı başarabilmişti. Daha önceki yıllarda edindiği tecrübeler sayesinde olacakları önceden kestiredi ve sadece bütün bu karmaşadan uzak durmaya karar verdi. Ama herkes gibi o da çıldırmanın eşiğindeydi çünkü tüm bu yaşananlara sebep veren olay sizlerinde tahmin edeceği gibi üstünden gelmesi kolay bi travma değil.

İlk başta bi' umut kendisi gibi aklına mukayet olabilmiş birilerini görebilmek umuduyla etrafını gözleriyle taramaya başladı. Bir an önce bu yalnızlık duygusundan kurtulmak istiyordu ama bu pek mümkün görünmüyordu çünkü aklı başında bir insan, dünyanın en vahşi savaş cephelerini aratmıyacak bu görüntüden uzaklaşmak ister. Ama kahramanımızın çok daha büyük bir amacı vardı. Kendini kurtarmak ona şu an hiç bişey ifade etmiyordu çünkü hersene tekrarlanan bu ızdırap içerten içe yiyip bitirmişti, bi nevi ölü sayılırdı.

Sorunun cevabını öğrenmenin bir yolu vardı. Önce bunu nasıl yapmasını gerektiğini düşünüyordu sürekli ama aklına en ufak bişey gelmiyordu ne yapacağına dair. Durup düşünmenin kendine bir yarar sağlamadığını fark ettikten sonra ibadethanesine gidip taptığı insanla konuşup kendisine yol göstermesini istemesi gerektiğini düşündü. O da tecrübeyle şekillenmiş bir insan olduğundan dolayı bu önemli günde ibadethanesini terketmeyip heyecanla beklemeyi tercih edeceği biliniyordu.

Kısa yolda pek bi' zorluk çekmedi: bir kaç kendini kaybetmiş birbiriyle mücadele ediyordu, başka iki serseri ise yüce insana yakın olabileceğini düşündükleri birini yakmakla tehdit ediyorlardı. O insan sadece sıradan biriydi, yoksa ilk görüşte tanırdı. Bu yüzden karışmadı, onlarda kendisine karışmamıştı zaten.

Mağbetin önü polis kaynıyordu, basın burdaydı ve etraf sessizce ağlayan insanlarla doluydu. Bağdat Caddesi'nin aksine buraya derin bir sukunet ve yas hakimdi. Ne olduğunu merak etti. Ortalığın sakinliğinde dikkat çekmemek adına sessizce kapıya yaklaşıp içeri girebilmeyi denedi. Ama dikkat çekmişti, o yaklaştıkça insanlar kaçarcasına yolundan çekilmişler ve uzaktan izlemeye başlamışlardı. Polis kordonunun önüne gelmek üzereyken birden 2 güçlü kol tarafından yer yapıştırıldı:

- Komserim yakaladık!
- Nooluuyooo amına koyim lan!
- Sus lan!

Çok sert bi yumruktu bu.

- Kaldırın ayağa.
- aaaaaaaaah!
- Neden yaptın lan bunu!?

Bu seferki yumruk sert değildi ama az önceki cümlenin merak amacıyla sorulmadığını temsil ediyordu.

- Noluyo lan?
- Bilmiyomuş gibi konuşma lan!
- Neyi amına koyim.
- İçerdeki herkesi öldürmüşsün ya lan. Bi başkanı sağ bırakmışsın o da bi daha konuşamayacak şekilde dayak yemiş! Kameralardan tespit ettik sen olduğunu. Bide pişkin bişkin buraya mı geliyosun lan yavşak?

Bundan sonra olanlar çok daha farklı bi' tecrübe olmuştu kendisi içinde. Bir saniyeden çok daha kısa bir süre için herşeyi hatırladı. Haberi aldığı gibi malum kişinin yanına varana kadar önüne gelen herkesi dövdüğünü hatırladı. Vurulduğunu ama hissetmediğini hatırladı. Vardığında yanlız başına olduğunu ve yakalayıp "Neden böyle oldu?" sorusu eşliğinde defalarca O'nu yumrukladığını hatırladı. Bütün bu görüntüler aklından geçerken reflesk olarak eli vurulduğu yerine uzandı ve oraya bakmak için kafasını çevirdi. Yine kendinden geçti ve bayıldı. Ayıldığında Bağdat Caddesi'nde dikiliyordu ve hiç bişey hatırlamıyordu. aklında hala aynı soru vardı: Neden böyle oldu?.

1 yorum:

Seco dedi ki...

http://fanatik.ekolay.net/Stadi-susleyelim-mi-Sakin-ha_3_Detail_34_225547.htm