-----Kumar Masası'ndan bir hafta önce-----
Atatürk Havalimanı'na inen uçaktan indiğinde dışarısı uçak motoru,benzin ve yanmış lastik kokusundan kavrulurken o bunları hiç farketmeden elinde bond çantası, neredeyse çenesine kadar inen uçakta dahi çıkarmadığı güneş gözlüklerinin hafifçe indirerek hostese bir "elveda" bakışı attı ve yürümeye başladı.Saate baktığında biraz daha zamanı olduğunu düşünerek Free Shop'a yöneldi.Türkiye'de pahalı fakat Free Shop'ta ucuz olan şeylerden alma alışkanlığından dünyanın dört bir yanını gezmiş olmasına rağmen vazgeçmemişti.İndiği uçak okyanus ötesi bir yolculuğun son uçağı olmasına rağmen hala iki karton ucuz camel aldığında mutluluktan havalara uçuyordu.Dışarıya göstermese bile hayattan böylesine basit zevkler alan bir adamdı Rıdvan.Camel kartonlarını bond çantasının içine attıktan sonra cafelerden birine doğru yürümeye başladı."'Merhaba efendim,ne istersiniz?' diyecek diye düşündü çalışana yaklaşırken."İyi günler beyefendi,ne arzu edersiniz?" dedi genç çalışan."Bir mocha alabilir miyim lütfen?"dedi Rıdvan sesindeki canı sıkkın tonu kısmaya çalışarak."Daha kibar ve çekici şeyler söyleyeceğini tahmin etmeliydim,bu yolculuk sonrası düzgün düşünemiyor ki insan!".Sıkı kumarbazdı Rıdvan ama kesinlikle şansına güvenmezdi,işte bu nedenle insan davranışlarını öğrenmeye,onların hangi durumlarda nasıl davrandıklarını bir mantığa oturtmaya çalışırdı.Onu sürekli zinde tutan,asla terketmeyen yegane oyun arkadaşı kendisiydi."Benim teşekkürümden sonra ben teşekkür ederim mi diyecek,yoksa rica ederim mi?Ben teşekkür ederim diyecek,çünkü müşterilerin çalışanlara zahmet çektirdiklerini düşünmelerini istemezler."Kahvesine geldiğinde parasını çıkarttı,"bet"ine uzattı,gayet nazik bir müşteri olarak teşekkür etti;çalışan"rica ederim." deyince mochasını alıp uzaklaşmaya başladı.Belki çalışanın yüzündeki bıkkınlığı farketmemişti,belki de sadece çalışanları artık o kadar iyi eğitmiyorlardı.Her neyse,kaybetmişti,kendisini cezalandırmasını bilirdi.Mochayı yanından geçtiği çöp kutusunun içine bırakırken bir iç geçirdi ve devam etti.Kapıdan dışarı çıktığında siyah Sedan'ı gördüğünde onu bekleyen arabanın bu olduğunu biliyordu.Şoförün de onun yaklaşmasına anormal bir tepki vermediğini görünce "birbirimizi tanımamız ne güzel"diye düşündü ve hayatının en büyük kumarını oynamak üzere arabanın kapısını açtı.
-----Bu Gece-----
Uğur Bey'in masadan kalkması oyuna biraz hız katmıştı,Şimdi oyuncular susmuş sadece kartlara konsantre olmuşlardı,bir kaç el küçük al gülüm ver gülümle geçtikten sonra ciddi bir bette,Halil Bey Baran'ın blöfünü görüp,Ozan ile Oğuzhan'ın perlerini,Rıdvan'ın da kendisinden küçük üçlüsünü ezdikten sonra masanın ortasındaki çiplere sarılarak,ağzını ayıra ayıra güldü.Çocuğu olsa böyle sarılmazdı şerefsiz."Evet beyler,bazıları hep kazanmak zorundadır,üzülmeyin bu kadar."dedi.Ben onun kazanma tutkusunun bir gün sonu olacağını düşünürken Baran Bey de bunu düşünmüş olacak ki,dillendirme gereği duydu."Bir gün birileri senin amına koymak zorunda kalacak." "Öyle deme Baran'ım ben oralardan çoktan geçtim,22 yıl kaybettim artık kazanmak zamanı benim için." cevabını verdi Halil umursamazca."Siz şimdi oturduğunuz koltuklara hep birilerinin sayesinde geldiniz,yaptıklarınızla onları hakediyorsunuz elbette,ama hiçbiriniz benim gibi bu koltuğu kendiniz yontmadınız." Oğuzhan kaşlarını çatarak masaya doğru eğildi "Burada kimsenin kimse hakkında bu şekilde konuşmaya hakkı yok,laflarına dikkat et"dedi."İki saattir dinlediğimiz zırvalardan sonra ben de bir kaç şey anlatayım dedim fena mı?Ne oluyor amına koyayım itiraf saatiniz mi geldi bu gece?Kaybedince duygusallaşmaya başladınız"diyerek Baran'a ve Uğur'a baktı.Uğur konuşulanları duymazdan gelirken,Baran son derece sinirlenmişti.Aslında ikisi de birbirini severdi ancak bu gece bilmediğim bir nedenden dolayı herkes inanılmaz gergindi."Belki de bir ara vermeliyiz beyler."dedim ama Baran güdük işaret parmağını bana uzatarak bana dur işareti yaptı.İşaret parmağı o kadar küçüktü ki uzaktan görenler onun dur yerine tamam işareti yaptığını bile zannedebilirlerdi. Dişlerimi sıkarak geri çekildim."Ulaştığın yere hak ederek geldiğini biliyoruz Halil kardeşim ama unutma bizim de senin oturduğun koltukta parmağımız var.Ayrıca başkalarının da...".Bu son sözlerinde sinsi bir zafer kazanmışçasına ona doğru baktı.Halil ise duyduklarının dolayı daha da gerilmişti.Oğuzhan bunu sezerek "Kimin payı var?"dercesine Baran'a baktı.Ozan biraz geriden gelen sesiyle "Evet Halil Baran Bey haklı,bu söylediklerinden sonra Orkun kardeşinin mezarında rahat uyuyabileceğine inanıyor musun?" dedi."Onun bir mezarı yok,o ölmedi"dedi.Ozan saatler sonra kendisine ilginç gelen bir şey duymuş olmanın heyecanıyla "Nasıl yani,sen bize geldiğinde onun soğuk hava deposunda öldüğünü söylememiş miydin?"diye sordu.Halil "Söylemiştim,ama sonra kontrol ettirmek için birilerini yolladım oraya,adamlar ortada ceset falan olmadığını söylediler."cevabını verdi.Ben istemsiz bir şekilde "Orkun kim?"diye sorunca,Ozan yeniden karanlıktaki sandalyesine gömüldü ve "Anlatmak ister misin Halil kardeşim?"dedi.Halil neredeyse histerik bir şekilde kafasıyla Rıdvan'ı işaret ederek "O buradayken olmaz."dedi.Baran "Zaten sabahtan beri duyması gerekenden fazlasını duydu,birazcık daha duysa bir şey olmaz.En fazla giderken belediyenin çöp tenekesine bırakıveririz"dedi ve bir kahkaha patlattı.Rıdvan yarım ağızla bu içinde gerçeklik payı barındırabilecek şakaya sırıtırken,Halil"Öyle olsa iyi olur."dedi ve hikayesine başlamak için bir sigara yaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder