dünya'nın en ürkek canavarı

İzin verin size biraz da dünyanın en ürkek canavarında bahsedeyim: Ankara.

Nasıl oluştuğunu falan anlatmıyacağım o kısımları coğrafya dersinde görmüş olduğunuzdan bildiğinizi kabul ediyorum. Herkes Ankara'yı bir yer sanıyor, başkent deyip bağrına basıyor, ama aslında canlıdır Ankara. Diğer tüm canlılardan farklı olarak çok korkaktır. Diğer yaşayan herşeyden korkar, çünkü kendisi diğer yaşayanların hayat enerjileriyle beslenir. Sebepsiz olaylar yaratır, inanılmaz kurtuluşlara olanak sağlar, dandik dandik okullara ev sahipliği yapar. Örnekler çoğaltılabilir. İşte bu Ankara'yı bi Konya'dan Kütahya'dan bilhassa bi Amasya'dan ayıran özelliktir. Örnekler yine çoğaltılabilir. Dedim ya yaşayanların enerjisini emerek hayatını sürdürür, işte bu yüzden bütün yaşayan varlıklardan korkar. Bu korkusu O'nun bir köpek gibi, bir koala gibi -örnekleri napabileceğinizi biliyosunuz artık- vücut bulmasına mani olmuştur. Bu yüzden onu göremezsiniz, tutamazsınız daha da önemlisi yenemezsiniz! Ara sokaklardadır her zaman, aynı zamanda kanalizasyon çukurlarındadır, trafikte vardır, üniversitelerin dersliklerinde sıra altlarına saklanmıştır. Sürekli tetikte olmak zorundasınızdır Ankara'ya karşı, çünkü size ne zaman saldıracağını bilemezsiniz. Arkadaşlarınızla en işlek caddelerden birinde otururken sohbet muhabbet yerine birden tüm bulduğunuz sıkılan ve ızdırap çeken bir ortam olabilir. Aynı zamanda sinsidir Ankara, saldıracağı zaman tuzağına düşmüş olana kolay kolay saldırmaz, ona kendini sevdirir arkadaşlarından ayırır ve kendine mecbur eder, sonra o kişiyi yem olarak kullanır. Yem sayesinde başkaları da gelecektir, kimi zaman yemi kurtarmak isteyen bir kahraman, kimi zaman olmayan tarihe aldanmış bir turist, kimi zaman ise yoldan geçen bi yolcu...

5 yorum:

Adsız dedi ki...

kokularını hala alabiliyorum yerleri siller artmış. Buradan ankaralılar geçmiş.

petro... dedi ki...

düşünce tarzını sevmedim ama ilk defa yazma tarzını sevdiğim için karizmayı basıyorum.artizin yazısına da bastım ama ankaralı kardeşlerim derse ki olm basma onlara karizma diye o zaman yerleri silersiniz şimdiden kusura bakmayın...

Seco dedi ki...

doğrudur,ilk yılımda hiç sevmemiştim ankarayı,çok yavan gelmişti bana,denizsiz,taksimsiz;sonra ikinci yılımda alışmaya başladım,şimdilerde fanatizmini yapıyorum.İstanbul ankaradan daha güzel bir şehir,bu katıksız bir gerçek,ankaranın insanın yaşam enerjisini de emdiği doğrudur,istanbulun cıvıl cıvıl baharının yanında,ankara sönük kalır hep en güzel aylarda.sorun da burada zaten bence ankaranın en güzel olduğ ay aralıktır,yani bir şehrin en çirkin olduğu ay,ama insana aidiyet hissettirir,tersinden.Ankarayı seven biri onun kendisine ait olduğunu düşünür,sanırım bundan dolayı seviliyor biraz da.Ankara'yı ürkek bir canavar olarak nitelendirmek ise yanlıştır.Ankara olsa olsa eski,tozlu bir sahaftır,siz gitseniz de oradadır,gitmeseniz de.Son olarak sizi Altan Erkekli'nin bu konuşmasına yönlendiriyorum.3:50 den itibaren http://www.youtube.com/watch?v=fn6fZxzHzt8&feature=related

Adsız dedi ki...

linke bakmadan şunu söyleyebilirim ki, sanırım vizontele sahnesi, yaşadığın yeri sevmessen orası sevdiğin yer değildir falan diyor. bakayım

Adsız dedi ki...

oha hemde part part, kendimi kaybedip izleyecem şimdi