( 1. bölüme bağımlı olarak yazılmaktadır. Birinci bölümü okumanız tavsiye edilir. Biliyorum geç geldi 2. bölüm ama bundan sonra bu kadar geç olmayacak. Umarım takip edersiniz. )
Sonunda tatil gelmişti. Haftasonu tatili. Benim gibi bir lise öğrencisi için hafta sonu tatili sınırsız bilgisayar oyunu demekti ki bunun için 5 gün okul çekmeye değerdi doğrusu. Otobüse binmiş eve mutluluk içerisinde gidiyorum. Normalde şuanda okulda önceden karar vediğim oyunda hangi karakteri seçeceğimi düşünüyor olurdum. Fakat şu anda kafamı kurcalayan şey son rehberlik dersinde hocamızın bize yaptığı bireyselleşme konuşması idi. Hiç onun baktığı açıdan bakmamıştım ya da baktırmamışlardı. Söylediği şeyler basit ve toplum içinde yaşıyorum sanan insanın aslında toplumun sadece binde biri ile yaşadığını gösteren örneklerdi sadece. Tek bir soruda toparladı sonunda söylediklerini: " Evden çıktıktan sonra okula gelene kadar kimlerle konuşuyorsunuz? " Bu soru bir anda bana ne kadar yalnız olduğumu hissettirdi. Etrafımda o kadar kişi vardı ama olmasalar da bir şey değişezdi. Otobüs kendi kendine gitse, oturma yerlerinde mayınlar olsa ne deişirdi ki? Herkes birbirini bir yığın olarak görüyor burda. Hayır hayır, artık ben burdaki insanların bir yığın olarak görmeyeceğim. İnsanlarla konuşup en azından şu boğuk ortamı düzeltmeye çalışacağım çünkü bence otobüsler insanların zorunlu olarak bir araya geldikleri ortamlar. Bu da milli beraberliğimize katkı yapmalı.
Hocadan aldığım gaza ben de her geçen saniye bir şeyler ekliyordum. Kimsenin birbirine bir şey dememesi beni çileden çıkarmaya başlamıştı. Öyle ki arkaya ilerlemek için bile kaptan sadece zili çalmakla yetiniyordu. Konuşmalıydım ama ne demeliydim. Karşımda bir kadın oturuyordu dışarıyı seyrediyor ve ellerindeki poşetlere hakim olmaya çalışıyordu. Yanımdaki adam hiçbir şey yapmadan öylece duruyordu. O sırada çaprazımda oturan çocuğun telefonu çaldı. Kulğındaki kulaklıkla uyuyakaldığı için fark edememişti. 1,2,3,4... Yanımdaki adama döndüm, adam tepksizdi, inanılmaz derecede umursamaz duruyordu. Tam da hocamın dediği gibi... Adamın tepkisizliğine kızıp: " Uyandırırsanız size minnettar kalacaktır. Önemli bi telefon olabilir. " dedim. Bir anda kaşları çatıldı. Ben de tam o anda ne saçmalıyorum diye düşündüm. İnsanlar benim gibi sadece oyun ve okul arası yaşamıyorlar. Kim bilir ne dertleri var. Bu düşünce aklıma sormadan gelmemişti. Hem kızgınlık hem de hocanın söylediklerinden etkilenmem özgürce düşünmemi etkilemişti. Adamın bana söyledikleri ise ne dert ne tasaydı. Kızgınca bakıp: " Sen neden yapmıyorsun. " dedi. Afallamıştım. Bunu dedikten sonra adam aynı kızgınlıkla karşısındaki çocuğu sarsmaya başlamıştı. Adama kızıyordum konuşmuyor diye ama bunu esasında yapmayan bendim. Çocuk uyandı ama aralarında ne geçti fark etmedim. Ben kendimi bu bireysellikten girişkenliğe nasıl geçiririm diye düşünüyordum. Gayri ihtiyari olarak kendi durağımda inip eve yürümüşüm. Adambana onları söyledikten sonra sadece düşündüm. Etrafımda hiçbir şeyi görmedim fark etmedim. Ben zaten yalnızdım. Eve vardığımda bitmişti yalnızlığım en nihayetinde konuşabileceğim insanlar buradaydı, ailem. En azında ben öle düşünüyordum fakat evde kimse yoktu. Oyun oynayayım bari diye odama geçtim ama odama girdiğimde bilgisayarımın kırık olduğunu gördüm ekranı kırılmıştı ve üzerinde kırmızı lekeler vardı. Hemen aşağı inip annemleri arıyacaktım ki onlar da kapıyı açtılar. Tam ağzımı açıp bağırıp çağracaktım ki... Annemin yalnız ve ağlıyor olduğunu fark ettim...
1 yorum:
vayy, hoş olmuş, 3. yü bekliyoruz artık
Yorum Gönder