The Imam'a

Kurban Bayramı gelirde, bununlu ilgili birşeyler yazmassak olmaz. Neyden başlasam bilmiyorum. Televizyonlardaki gördüğümüz vahşet görüntülerinden mi, insanların birde yüzsüz gibi kendini savunmalarından mı, o etin artık mide bulandırıcı kokusundan mı, yada sabah sabah bayram namazına zorla kaldırılıp camiye gidince, imamın birde yanlış namaz kıldırmasından mı?

Ha? Ulan o kadar imam olmuşsun, hala yanlış namaz kıldırıyorsun, ayıp değil mi lan. Bir de bayram namazı, sabahın köründe, herkes namaz bitsede hemen gitsek diye arkalarda duruyor. Sen ikinci defa kıldırıyorsun bize. Ateist mi olayım istiyorsun ha? İsyankar ettin adamı.

Peki, onu geçtim, birde paso diyorsun ki, " camimize yardım edelim, çok zor durumdayız, borçlarımızı ödeyemiyoruz, yeni klima taktırdık onun parası " . Ya, klima alıyorsun camiye, keyif için harcama yapıyorsun borçla, olcak iş mi bu. Bir de ben bayramdan bayrama geliyorum oraya, para mı vereyim şimdi? Ögrenciyim zaten. Ha son olarak da, madem ki kurtarmıyor, borç batağına girdiniz, iflas edin, kapatın camiyi. Böyle borçla falan olcak iş değil bu.

Yukarıdaki duygularımı elbette sen öğrenemeyeceksin. Plutonik bir ilişki bu. Ancak bil ki, bir gün arabanın kenarını çizerler, evinin camını kırarlar, tinerciler önünü keser falan, işte orda beni göreceksin. Sana gözyaşlarıyla bakan beni. Ancak ben yine sana açılamayacağım. Belki sen beni bunları yaparken görünce sinirlenip, kovalayacaksın. Kalbim küt küt atıcak işte o zaman kaçarken. Kalbimin böyle atmasını sen sağlayacaksın, ancak ben yine sana açılamayacağım.

Hiç yorum yok: