Kumar Masası-VIII

-----Kumar Masası'ndan Bir Hafta Önce-----
"Evet"dedi Rıdvan "bir mazimiz var Numan'la."Bu son söyledikleri ağzından otomatik olarak çıkmıştı,sadece Ozan Bey'in söylediklerine ağzı bir cevap verme gereği duymuştu.Fakat beyni duyduklarını kabullenemiyordu.Sonunda,en sonunda intikamını alma şansına eriştiğine inanamıyordu.Onu bir daha görme umudunu artık kaybetmeye başladığı günlerde ona birden bu şekilde yaklaşabilmesi bir tesadüf olabilir miydi,yoksa kader denilen şey gerçekten var mıydı? Yıllar önce her şeyini alan bu adam,Numan,acaba kendisini hatırlayacak mıydı?Nasıl hatırlamaz ki? Bir ailenin hayatını karartmıştı.Rıdvan pişmanlığın her gece Numan'ı yeyip bitireceğini düşünmüştü uzun bir süre.Küçüktü o zamanlar.Bir ailesi vardı.Aynı zamanda bir evi vardı.Rıdvan küçük bir adamdı.Babasının da öğretmenlik yaptığı okula gidiyordu,matematiği iyi kotarıyordu.Her sabah babasının elinden tutup okula gittiği günlere dönememenin acısı o anları öylesine idealize etmesine neden olmuştu ki,normalde diğer insanların Rıdvan'ın yerinde olabilmek için her şeylerini verecekleri ortamlarda bulunmasına rağmen,o çocukluğunu hayatının en mükemmel anları olarak addetmişti.Çünkü Rıdvan bu yerlere aynı zamanda kimsenin yerinde olmasını istemeyeceği durumlardan geçerek geldiğini biliyordu.Rıdvan'a ait her şey başkasının kendisine ve onun başkalarına çektirdiği acıların silik sonuçlarından ibaretti sadece.Babası o gün kumara başlamasaydı belki de bu kadar insan acı çekmek zorunda kalmayacaktı.Yine de Rıdvan bütün bu acıların sorumlusu olarak babasını değil,diğer başka her şeyi suçluyordu.Devletin verdiği yetersiz öğretmen maaşı,kötü huylu arkadaşlar,polisin yasadışı kumarhaneleri tam olarak kontrol edememesi,kumarın kötü bir şey olduğunu anlatan eserlerin ülkede yaygınlaşamaması,Hollywood'un kumarı özendirici biçimde insanların gözüne sokması,annesinin dırdırı,kendisinin çikolatayı bu kadar seviyor oluşu vs.Babası bütün bu etkilere dayanamamıştı ve bu batağa göz göre göre sürüklenmişti.Rıdvan babasının kumara başladığını öğrendiğinde annesi ve kız kardeşleri gibi ağlamamış,babasına yardım etmesi gerektiğini düşünmüştü.Evin giderlerini kısmak için kahvaltıyı bir kaç dilimle ekmekle geçiştiriyor,öğle yemeğini harçlıklarını biriktirmek için atlıyor,akşam yemeğinde ise sofranın en az tüketeni oluyordu.Annesi ve ablaları salonda ailelerinin durumuna yorulmadan üzülmekle meşgulken,o yattıkları odada ışıklar kapalı biçimde pencerenin kenarında oturuyor,sokak lambasından faydalanarak kitap okuyor ya da çoğu zaman yaptığı gibi düşünüyor.Günler bu şekilde akıp geçerken annesi gece geç saatlerde gelen babasının gövdesine güçten düşmüş yumruklarını indirerek artık satacak bir şeylerinin kalmadığını anlatmaya çalışıyor,oğullarının onun yüzünden hayata küstüğünü bir gıdım yemek yemediğini söylüyordu.Rıdvan'ın çocukluğunun sona erdiği geceden bir gece önce oğlunun haline üzülen babası karanlık odanın kapısından içeri girmiş oğlunun yanına oturmuştu.Kafasını babasının kucağına koyan Rıdvan babasının kendisine verdiği yalan sözleri dinlemişti.Söylediği her şeyin yalan olduğunu biliyordu ama babasının yatıştırıcı sesini duymayı ve sigarayla karışık sevgi kokan ellerini saçlarında gezdirmesini çok sevdiği için bu sahneyi bozmaya cesaret edememişti.Küçük Rıdvan planını çoktan yapmıştı,o gece kafası tamamen bu planla ilgili düşüncelerle doluydu.Babasının onun yanına gelişi,saçlarını okşaması onu cesaretlendirmişti.Sonraki gün okul bittikten sonra tuvalette önlüğünü çıkardı çantasına koyduğu kıyafetlerini giydi ve babasını bulmaya gitti.Babası hala kendi sınıfında oturmakta,yoklama defterine bir şeyler yazmaktaydı.İşini bitirdikten sonra dışarı çıktı.Rıdvan onu takip etmeye başladı.Rıdvan'ın babası önce mahallelerinin meydanında arkadaşlarıyla buluştu.Hepsi aşağı yukarı onun gibi adamlardı.Sıkıntılı küskün,hayatlarındaki her yeniliğe karşı ürkek.Rıdvan onların yenilgiyi baştan kabullenmiş bir halleri olduğu kanısına vardı.Adamlar önce bir lokantaya girip bir şeyler yediler,daha sonra da her gece gittikleri batakhanenin yolunu tuttular.Batakhanenin önü kalabalıktı,Rıdvan'ın anladığına göre babası ve arkadaşları da bu durumu anormal karşılamışlardı.Kapı önünde huzursuzca birbirlerine bakmışlar ve binaya girerken tereddüt yaşamışlardı.Demek ki olağan dışı bir şeyler dönmekteydi içeride.Rıdvan bunu planının uygulanması için bir avantaja çevirmeyi düşünmüştü.Sabırlıydı,uygun an için bir saat kadar bekledi.Bir adam yaka paça dışarı çıkarılırken saklandığı yerden fırladı.Kalabalığın arasına karıştı.Dışarı çıkarılan adam yakası açılmadık küfürler ediyor,hem tehditler savuruyor,hem de yalvarıyordu.Rıdvan kargaşanın arasında içeri girmeye çalışırken dışarı çıkarılan adamın babasının arkadaşlarından biri olduğunu göz ucuyla gördü."Yetiştim" dedi kendi kendine,"Yetiştim,onun yerine ben geldim.Artık iki kişiyiz.Beraber çıkacağız buradan,başımız dik.Ailemizi kurtaracağım baba.Seni kurtaracağım."Rıdvan dışarıyla aynı derecede kalabalık olan koridoru da aştıktan sonra dumanaltı ve neredeyse tamamen karanlık olan salona girdi.Salonda herhangi bir kıraathaneden alındığı belli olan masa ve sandalyeler vardı,masaların üstünden yeşil bez örtüler,etrafında kamburlaşmış adamlar vardı.Adamlar bu şekilde çevreledikleri kumar masalarına tapıyorlar gibi görünüyordu.Rıdvan kendisinin oturabileceği bir masa aramaya başladı.Gözleri salonu baştan sona tararken,uzak köşede ayakta el pençe divan duran üç adamda birden sabitlendi.Rıdvan o masaya doğru yürümeye başladı.Babasının ve arkadaşlarının başında durduğu masada iki adam oturuyordu,biri bordo renk bir gömlek giymişti,diğeri gözlüklü ve takım elbiseliydi.Bordo gömlekli adam çok sinirliydi,babasını ve adamlarını çok sert bir şekilde azarlıyordu."Lan madem borcunuzu ödeyemiyorsunuz,ne işiniz var daha bu amına kodumun yerinde?Ne yapayım ben şimdi sizi?Donunuza kadar soyup göndersem borcunuzun yüzde birini karşılamaz lan!Hala kağıt oynamaya geliyorsunuz bir de!Siktirin gidin borcunuzu ödemeden sakın buraya adım atmaya kalkmayın!Hadi siktir olun şimdi!" Rıdvan'ın babası "Ama abi.."diye gevelemeye başladı.Rıdvan tam o sırada babasının yalvarmaya başlayacağını anladı,buna müsaade edemezdi."Baba!" dedi.Sesini olanca gücüyle çıkarmaya çalıştı ama ağzından sadece bir inilti yükselmişti.Ama yine de bütün gözleri üzerine çekmeyi başarmıştı.Babası korku dolu bakışlarla ona döndü,çenesi titriyordu."Rıdvan,ne işin var senin burada?Çabuk git!"dedi.Bordo gömlekli adam ayağa kalktı ve Rıdvan'a doğru yürümeye başladı."Bak çoluğun çocuğun ne halde senin yüzünden?"dedi alay edercesine Rıdvan'ı kolundan tuttu.Rıdvan kolunu adamdan kurtardı."Ben buraya babamın borcunu ödemeye geldim,onun için yalvarmaya değil!"dedi.Sözlerinin etkisini artırmak için elini cebine attı ve biriktirdiği harçlıkları avucuna alarak adamın yüzüne doğru salladı.Ancak adamın şaşırması sadece bir iki saniye sürdü ve ondan sonra şeytanca bir ifadeye büründü.Rıdvan'ın elindeki paraları aldı,saymaya başladı."İyi ama" dedi Rıdvan'a doğru "bu para yetmez.Benim aklımda bir fikir var.Babanın borcunun karşılığı olarak seni buraya alabiliriz.Ne dersin?".Rıdvan kolunu yeniden ama bu kez daha sıkı bir biçimde kavramaya başlayan adamın gözlerine baktı.Yarı kapalı ve kızarmış gözler onun sarhoş olduğunu gayet açık şekilde gösteriyordu ve Rıdvan okuduğu kitaplardan biliyordu ki sarhoş adamlar tehlikelilerdi.Babası oldukça korkmuş,babasının arkadaşları ise şaşkın ama kendi başlarına bir şey gelmemesinden dolayı hain bir şekilde rahatlardı.Masada oturan diğer adam bordo gömleklinin bu sözlerinden sonra "Belki biraz daha sakin olmalısınız Numan Bey"diye uyardı onu.Numan ona "Nesine sakin olacağım?İşlem gayet basit parayı getir,çocuğunu al.Hadi çıkartın şunları arka kapıdan ön taraf yeterince yoğun zaten."dedi. Babası ve arkadaşları Numan'ın adamları tarafından tutuldular ve dışarı yöneldiler.Tam arka kapı açılmışken Rıdvan'ın babası "Oğlum olmaz,oğlumu bırakamam."demeye başladı ve adamlardan sıyrılarak Numan'a doğru atıldı.Yere devrildiler,bir süre boğuştular.Numan daha sonra Rıdvan'ın babasını üstünden attı ve ayağa kalkarak masadaki silaha davrandı."Sen kimsin lan bana dokunacak?Kimse dokunamaz bana,KİMSE!!"dedi ve elindeki silahı ateşledi.Rıdvan'ın bacakları silahın sesiyle otomatik olarak çalışmaya başlayan bir makina gibi harekete geçtiler ve çocuk,gözlüklü adamın bakışları üstündeyken aralık kapıdan dışarı çıkarak karanlığa doğru kayboldu.
Rıdvan bu anıları tekrar kafasında sakladığı yere gömdü.Bakışlarını kaldırdığında Ozan Bey ona bakıyordu.Rıdvan "Onu öldürmeyeceğim"dedi."Ama bütün malvarlığını ondan almanızı istiyorum.Hiçbir şeyi kalmamalı.Eğer bana bunu garanti ederseniz sizle çalışmayı kabul ederim." Ozan Bey"Merak etmeyin Rıdvan Bey,o iş üstünde de çalışıyoruz."dedi

-----Bu Gece-----
Silah seslerinin duyulmaya başlamasıyla salondakiler ayaklandılar.Ben"Buradan çıkmalıyız."dedim.Uğur Bey başını sallayarak onayladı.Rıdvan,Ozan, ve Oğuzhan ise bana öylece bakıyorlardı.Ozan "Baran Bey'e haber vermeliyiz."dedi.Ben "O da silah seslerini duymuştur.Ben yukarı çıkıp onu alırım.Acil durum helikopterini çağırmalısınız Ozan Bey."dedim. Salon kapısına yöneldik.Kapıdan çıkmadan önce herkese silahlarını teslim ettim.Kapının koluna yöneldiğimde tek duyabildiğim kendi kalbimin çarpıntısıydı.
Sahilde silah sesi duyduğunda çalılıkların arkasındaki adam kar maskesini yüzüne indirdi.Heyecandan sırtından aşağı akan soğuk terler kamuflaj elbisesinin içinde onu oldukça rahatsız ediyordu.Susturuculu tabancasını çalılıkların arasından uzatırken hala elinin titremesini engellemeye çalışıyordu.Nefesini tuttu kapının önündeki iki korumaya sessizce ölüm saçtı.Adamların yere düştüğünü duyduktan sonra yerinden çıktı ve otelin kapısına yürüdü.Aniden kapının camlarından biri suratında patladı.Adam hemen arkasındaki arabanın dibine atladı.Dikkatsiz davranmıştı ve şimdi bu adamlarla uğraşmak zorundaydı.İki kişiydiler ve onlar da başka bir arabanın ardına gizlemişlerdi.Onları gafil avlamak için arabanın altına baktığında onların da aynı şeyi düşünmüş olduğunu gördü.İki namludan biri kolunu vurmayı başardı.Bir an için dirseklerinin üzerine düştüyse de acısını intikam tutkusuna gömmeyi başardı.Arabanın tekerini kendine siper etti.Kar maskesini kafasına çekti.Kendi kendine "Dayan oğlum Alp!"dedi.Biraz bekledi ve tekrar ayağa kalktı.Göz açıp kapayıncaya kadar adamlardan birini kaputun üstüne yığdı,diğerini de arabanın kelebek camından avladı.Kolunu tutarak otelden içeri girdi.
Kapıdan çıktığımda koridorda olması gereken adamların orada olmadığını gördüm.Bu ilk şok yetmediği gibi duvarın köşesinde patlayan kurşun ikinci şok oldu.Sağımızda kar maskeli ve kamuflajlı bir adam üzerimize doğru saydırıyordu."Kaç!"diye bağırdı Uğur Bey yanımdan,ileri attım kendimi,Uğur ise sola doğru kaçmaya başladı.Arkamızdan kapı kapandı.Ozan,Rıdvan ve Oğuzhan içeride mahsur kalmışlardı.Uğur dar koridorların duvarlarından destek alarak kaçmaya devam ediyordu,çünkü adam onun peşine takılmıştı.Uğur adamın ısrarla kendisini takip etmesine bir anlam veremiyordu fakat koşmaya etti.Merdivenleri görünce o tarafa döndü ve yukarı çıkmaya başladı.Bir süre sonra durdu,aşağıya doğru ateş etti.Adam da ona ateş ediyordu.Uğur "Ne istiyorsun lan benden?Ne?"diye bağırdı.Sonra yukarı doğru kaçmaya devam etti.Arada bir geri dönüp ateş ediyor sonra sınırsız merdivenleri çıkmaya devam ediyordu.Uğur farkındaydı ki karşısındaki adam kurşunları daha ekonomik kullanıyordu.Silahı bittikten sonra ise olabildiğince hızıyla tırmanmaya devam etti.Uğur çatının kapısına vardığında adamla arasında sadece 12 basamak kalmıştı.Uğur sert bir omuz darbesiyle kapıyı açtı ve açık havaya kavuştu.Ellerini dizlerine kavuşturarak nefes nefese "Kimsin sen?"diye sordu.Alp kar maskesini tekrar yüzünün üstüne çekti.Suratı bu koşuşturmacada al al olmuştu,apış arası da hatırı sayılır derecede terlemişti."Hatırladın mı lan beni,göt!" dedi Alp nefes nefese bir karşılık.Uğur doğruldu "Sen ölmemiş miydin?Ama nasıl olur?Öldün sen!"dedi."Evet öldüm."diye cevap verdi Alp ona."Sen yıllar önce asfalt üstünde suratımı parçalarken öldüm ben.Birazdan sen de öleceksin ve ona kavuşacaksın"dedi.Uğur "Senin yüzünden öldü lan o!"dedi tükürürcesine "Oysa ne çok sevmiştim ben onu.Ama sen ne yaptın,harcadın onu hiçbir şeymiş gibi,herhangi bir kızmış gibi.Kullandın attın,uyuşturucuya alıştırdın." Alp"Ben de sevdim lan onu,ilk aşkımdı o benim.Onunla beraber tatile çıkacaktık,güneşin batışını seyredecektik,kayalıklarda oturup öpüşecektik."dedi. "Ne diyorsun lan sen?"dedi Uğur adımları yavaş yavaş gerilemeye başlamıştı,Alp ise onun üzerine doğru geliyordu."Ben onun gözlerindeki ışığın sönüşünü gördüm,bir kıta kurak kaldı o an,bir güneş söndü,bir okyanus kurudu.Sen hala onu sevdiğini nasıl söyleyebiliyorsun bana?"dedi Uğur.Alp onu yakasından tuttu."Ben o kıtanın yemyeşil oluşunu,o güneşin volkanlarla kaynayışına,o okyanusun kuduruşuna tanık oldum.Onun dünyasını sen yok ettin."dedi bir sağ kroşe eşliğinde.Sonra bir sol ve suratına doğru bir sağ direk.Uğur kendini binanın kenarında buldu.Alp Uğur'un üstüne çöktü "O senin yüzünden öldü."dedi"O senden kurtulamayışının acısını ikimizden de çıkardı ve bizi terk etti.Sen sadece asla dizginleyemeceğin özgür bir şeye sahip olmak istedin.Ben ise onu gerçekten sevdim.O da beni sevdi" "Hayır"diye yanıtladı Uğur "Hayır o seni değil beni seviyordu."Alp birazdan aşağı atacağı adamın gözlerinde ölüm korkusunu değil hala bir aşkın acısını gördüğünde acıma duygusu hissetti.Her ne kadar kız Uğur'u sevmemişse de,Alp o an Uğur'un o kızı hala sevdiğini anladı."Onu sadece bir süreliğine sana emanet ediyorum."dedi ve Uğur'u 30 katlık son yolculuğuna yolladı.

Hiç yorum yok: