Boro

Gözünü açıp, yatağında doğruldu. Hemen yatağının ucundaki pencereden dışarıya baktı. İşte olmuştu, şenlik günü gelmişti. Mustafa da bugün diğer tüm arkadaşları gibi eğlenebilecekti. Bugün onun için özel bir anlam taşıyordu çünkü arkadaşları medreseye giderken o çobanlık yapıyordu ve sadece şenliklerde onların arasına karışma fırsatı buluyordu. Derin bir nefes aldı. Bir anda aklına bu kışın onun için ne kadar zor geçtiği geldi. Özellikle de koyunları yayladaki çiftliğe bıraktıktan sonra eve dönerken patlak veren fırtına hala tüylerini ürpertiyordu. Abasının içine sığınıp halfa tarlası ortasında beklerken, öleceğini bile düşünmüştü. Neyse artık bunlar geride kalmıştı, önünde koskoca eğlenilecek bir gün varken bunları düşünmemeliydi. Hemen kahvaltısını yapıp dışarı çıktı. Özellikle bu şenliğe özel olarak geleceğini duyduğu ayıyı çok merak ediyordu. Arkadaşlarını bulduğunda onlar çoktan ayının olduğu otağının önünde toplanmışlardı bile. Otağının üstünde: AYI BORO yazıyordu. Bir ayı için güzel bir isim diye geçirdi içinden. Arkadaşları da, anlaşılan, en az Mustafa kadar merak ediyorlardı, bu ilgi çekici hayvanı. Tek bildikleri sahibinin komutlarını dinlemesiydi. Onlarda bu denli merak uyandıran belki de Boro hakkında az bilgi bilmeleri idi. Beklenilen oldu. Ayının sahibi dışarı çıktı. Çıkar çıkmaz: “ Ben Muzaffer, Ayı Boro’nun sahibi onu ve hareketlerini görmek isteyenleri bir mecidiye karşılığı içeri davet edeceğim. Esas hünerlerimi de orda sergileyeceğim. ” Deyip kafasındaki fesi çıkardı. İçine para atmaları için insan kalabalığının içine doğru tuttu. Bir mecidiye atanlar içeri geçmeye başlamıştı. Muzaffer’in en dikkat çeken yönü belcesindeki büyükçe ben idi. Herkes o bene hayretler içerisinde bakıyordu. Muzafferle göz göze gelince de utanıp akçeyi verip içeri geçiyorlardı. Mustafa ve arkadaşları da başları önde içeriye geçtiler. Hemen arkalarından da Muzaffer girdi. Mustafa heyecan dolu idi. Bir ayı onun tam karşısında duracaktı ve üstelik de evcildi. Muzaffer’in tek ıslığı ile Boro içeriye girdi. Kafasında fesi üstünde ceketi ile bir insandan farksız idi. Muzaffer ne dese yapıyordu. Geliyordu, gidiyordu, el veriyordu, oturuyordu, kalkıyordu… Her şeyde başarılı idi Boro. Mustafa'yı eğlendirmede de... En son Muzaffer ölü taklidi yapmasını söyleyince, Boro bir anda ağınmaya başladı ve sonrasında kaskatı kesildi. Bu son hareket herkesi coşturmuştu. Mustafa bir anda ayağa kalktı ve koşarak terk etti gösteriyi. Koştu, dağa doğru koştu. Arkadaşları o coşku içerisinde Mustafa’nın gittiğini bile fark etmemişlerdi. Oysa Mustafa bu son harekette başka bir şey fark etmişti. Kimsenin fark etmediği. Utandı kendisinden. Kendisi bir çobandı hayatını bu hayvanlarla geçiriyordu. Böyle bir şeye nasıl alet olmuştu. Oysa içerde gösteri diye yapılan şey sadece o ayıya işkence etmekti. O ayı ölürken numara yapmıyordu. Her gösteride gerçekten ölüyordu. O ayıya Boro deyip insan gibi giydirmek onu insanlaştırmıyor aksine insanları hayvanlaştırıyordu. Ve durmadı koştu aklında bu düşüncelerle, ta yayladaki çiftliğe kadar…

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Boro daki son harf yerine alfabenin ilk harfini koy, noldu? Bora. işte mhpnin kırkıncı yılı kutlu olsun
bu arada şaka maka güzel olmuş semih, terimler falan, baya uğraşıldığı belli oluyor, yada türkçeye çok hakim bir ipnesin :). çiftlikli kısmı bekliyoruz