Tam Senin İstediğin Gibi Bir Hikaye

Bütün plaza çılgına dönmüştü. Kimsenin ne olduğuna dair en ufak fikrinin olmaması ortalığı kaos kaplamasına yol açmıştı. Her şey o kadar hızlı cereyan etmişti ki daha önce benzer kaos tecrübeleri bulanan ve bu tarz problemleri engellemekle görevli olan personel bile tabiri caizse neye uğradığını şaşırmıştı.

İşte bütün bu karmaşanın orta yerinde; yükselmesine pekte alışık olunmaya bir ses, insanların dikkatini çekmeyi başarabildi:
"Herkes lütfen sakin olsun!"
Sesin sahibi; kısa bi' süre önce tatilini bitirmiş, tecrübe kazanmak için bu işe başlamış olan Stajyer Ozan'dan başkası değildi. 

Ozan'a tecrübe kazandırmayı amaçlayan engelleyiciler stajın başlarında bu tarz bir tatbikat yapılacağından bahsetmişler ama ne zaman ve ne tarz olacağını söylememişlerdi. Bu gibi durumlara sıklıkla karşılaşılmaması eğitimlerin tatbikat üzerine yoğunlaşmasına sebep oluyordu. Sıklıkla karşılaşılmamasına rağmen zamanında ve doğru müdahele edilmediği taktirde geri döndürülemez kayıplara sebep olduğundan; her binada en az iki görevli bulundurulması Engelleyiciler tarafından zorunlu kılınmıştı.

Ama az önce olan olay kesinlikle bir tatbikat değildi. Eğitimle görevli olan personel ve diğer iki savunucu durumun ciddiyeti karşısında dona kalmışken; Stajyer Ozan tecrübesizliği sayesinde soğukkanlılığını koruyabilmiş, bunun bir tatbikat olduğunu düşünerek olayı kontrol altına almayı başarmıştı:
"Bizler bunun için buradayız; lütfen telaş yapmayı bırakın."
Sesindeki sitemkar ton rahatlıkla sezilebiliyordu. Kendilerine gösterilmeyen güven karşısında bir hayal kırıklığı yaşadığı barizdi. Olay sırada normalde çalıştıkları küçük ofisin karşısındaki toplantı odasında bir toplantı gerçekleşiyordu. Toplantı sebebiyle bütün herkes oradaydı. Ekip elemanları toplantıya gelirken savunma ekipmanını yanlarına alıp almamayı umursamamışlardı. Sonuçta sabahın bu saatinde bir saldırı beklemiyorlardı; bir tatbikat da planlamamışlardı. Ekip arkadaşlarının eşyaları almadığını görünce kendisi de bu koca çantayı yanında taşımasına gerek olmadığını düşünmüştü. Ama şimdi ona ulaşabilmesi için karşıdaki küçük ofise geçmesi gerekiyordu. Gidip onları alarak rüştünü ispatlamak, üstlerinin gözüne girmeyi istedi. Ekip arkadaşlarına yönelerek seslendi:
"Bunu ben hallederim."
Cevap beklemeden, hızla harekete geçti. Kapıyı açıp koridoru kontrol etti: ortalıkta birşey yok, ofisin kapısı tam kapalı değildi; itekleyerek açabilirdi. Ne kadar çabuk o kadar iyi düşünerek fırladı. Toplantı odasıyla, ofisin arasındaki koridorun genişliği 3 metre kadardı. 2 büyük adımda geçebilecekken daha ilk adımı atar atmaz, saldırganlardan birinin mermisi hemen kulağının arkasından beynine isabet etti. Fırlarcasına çıkmasının etkisiyle vurulduktan sonra biraz daha ileri doğru savrulup yere yığıldı. Hiç can çekişmeden; daha havada süzülürken can vermişti.

NOT: Al işte. kahraman öldü. kimse kurtulamadı. pek aksiyonda olmadı. kötüler kazandı. verdiği bir derste yok hikayenin. inanılmaz kötü bir başarsızlık hikayesi. hem hikaye kötü oldu, hem başarısızlıkla sonuçlanması. yüzeysel aksiyon senaryosu olma yolunda ilerlerken senin istediğini yaptım. filmini çekseler izlemezsin amına koyim. ama olanı da çok klasik kahraman yenecek herkes kurtulacak işte ne gerek var diye eleştirmeyi biliyosun. sie amk, çok biliyosun. hiç yoktan ben 10 değil 100 film izleyerek film eleştirmeni olacağımı düşünmüyorum sizler gibi. beğenirsin beğenmezsin ona bişey demedim bu güne kadar ama bu sektöre yıllarını vermiş adamlara bok gibi demekte ayrı salaklık affedersin. bu notu yazmadan önce çok sıkılmıştım, yazarken canım daha çok sıkıldı. Sen sik sik onları eleştirirken ben de sik sik seni eleştirdim ki o adamın senin yorumlarına nasıl baktığını gör diye ama çok gereksiz bi iş yaptım. bi de uzun uzun kendimi ifade ediyorum amk. yeter hadi by

Hiç yorum yok: