3 Yıl Önce (2008..)
“ Ne istiyorsunuz benden? “ diye sordu kendine gelince. Gözlerini açmamış olmasına rağmen odadaki keskin kan kokusunu hissedebiliyordu. Tahminine göre teşkilatın işkence yapılan
odasındaydı. Bu oda da Artiz’in yaptığı işkenceleri hep merak etmişti. Söylediklerine
hala cevap gelmemişti. Rahatsız edici kısa bir sessizlikten sonra gözlerini
açtığında karşısında Artiz ve Ziya’yı gördü. Artiz her zamanki gibi siyah
gözlüklerini takmış, tahta bir sandalye de oturuyordu. İçinde bulunduğu odayı
da doğru tahmin etmişti, gerçekten de işkence yapmak istediği biri olduğunda
onu getirdiği teşkilat odasıydı burası, duvarları kanlarla süslenmiş kare bir
oda ve içinde odaya göre konumu ortalanmış, işkence yapacağı insanı oturtacağı
sandalyeyle birlikte işkence aletlerinin olduğu ufak sehpa. Şimdi o sandalyede
kendisi oturuyordu. “ Neden? “ diye sordu Melek, sesi hala soğukkanlı ve
sakindi. Sanki o, Artiz ve Ziya’yı yakalamış konuşturmaya çalışıyor gibiydi.
İkisinden yine cevap gelmedi. Artizden gözlerini çevirip Ziya’ya bakınca,
işkence aletleriyle oynadığını gördü. İşte şimdi korkmaya başlamıştı. Çünkü
Artiz’in işkence konusundaki fikirleriyle Ziya’nın bunu uygulayışındaki
korkunçluğu tüm teşkilat, hatta diğer teşkilatlar bile bilirdi. “ Ziya abi
neden? “ diye sordu, onlardan cevap gelmedikçe, sakinliğini kaybediyordu. Artiz
oturduğu yerden “ Önce o değerli tırnaklarını çıkart, sonra başlayalım “ dedi
Ziya’ya. Ziya elindeki kıskaçla Meleğin başparmak tırnağını tuttu. Bir
saniyeliğine Melek’e baktı, ve çekti.
Altıncı tırnağında Melek artık çığlık atmaya başlamıştı.
Elindeki son tırnak çekilirken yarı baygın haldeydi. Hala “ Neden “ diye
sayıklıyordu. “ Artık başlayalım “ dedi Artiz ve kapıda bekleyen doktorları
içeriye çağırdı.
Bir saat geçmişti, ve bu bir saat sonunda teşkilatın en
dayanıklı ajanı olarak görülen Melek, teşkilatta işkence adına kürsüsü olan
Artiz’in karşısında sadece ölmek istiyordu. “İnsanlarda parmaklar neden o kadar
önemlidir bunu hiç düşündün mü Melek?” dedi Artiz sigarasını yakarken. “Neden işkence yapılırken, bunun eğitimini
almamış insanların bile bilinçdışı bir şekilde parmaklardan başladığını
düşündün mü hiç?” diyerek devam etti. Açıkçası Melek’te parmaklardan başlamayı
çok severdi ve bugüne kadar bu konuyla ilgili hiçbirşey düşünmemişti, şu anda
da bunu düşünmesi imkansızdı. “İnsanlarda parmaklar onlar için herşeydir. Tüm
aktivitelerini, yaşamını, herşeyini parmaklarıyla idame ettirir insanlar. Ve bu
parmaklara herhangi bir zarar gelmesi durumu bile onları piskolojikman yaralar,
ağır bir zarar gelmesi halinde ise o parmaklar işlevselliğini yüzde 70 oranında
kaybeder. Bunun tek sebebi girdikleri piskolojik çöküntüdür. Yani senin parmaklarını
şu anda tek tek koparıp tekrardan diksek, vereceğimiz zarardan hiçbir iz
kalmasa bile o parmaklarla bir daha doğru düzgün bir şey yapamayacaksın.” dedi
Artiz, sesi her zamankinden daha yavaş ve sakindi. Ziya ve doktorlar durmuş
Artiz’in vereceği komutu bekliyorlardı. “Devam edebilirsiniz” dedi Artiz
beklenen emri vererek.
Parmakları kesildikçe, ortaya çıkan sinirler ve kanlar arttıkça Meleğin çığlıkları kulakları sağır
edecek boyutlara ulaşıyordu. Her parmağı farklı bir aletle kesiyordu Ziya.
Artiz’in başka bir sapıklığıydı bu da. Her alet farklı bir acı yaşatacaktı ona.
Bu işkenceyi sadece acı çektirmek istedikleri biri olduğunda yaparlardı. Eline
bu sefer kalemi aldı. Uzun uzun kaleme baktı. Artiz’in Melek için özel olarak
koydurttuğu bir aletti bu. İlk defa bir kalemle parmak koparacaktı. Meleğe
tekrardan bir göz attı Ziya. Onunla birlikte gittiği görevleri düşündü. Ona ilk
abi dediği zamanı, onu kızı gibi sevdiği zamanları hatırladı. Ona çektirdiği
acı karşısında onun da gözünden bir damla gözyaşı gelmişti. Melek’te Ziya abiye
bakıyordu artık, gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuş, yanağından makyajı kendi kanıyla
birlikte karışarak akıyordu. Abi yapma artık diyebilecek gücü kalmamıştı,
kafasını iki yana çevirdi yalvarırcasına.
Doktorlar tek tek kesilen parmaklara müdahale ettikten
sonra, kesilen sol ele müdahele etmekte pek zorlanmadılar. Her parmağın
kesiminde “ Yine bayıldı, adrenalin
iğnesini getirin “ dedi doktorların başında duran adam. Odada ki sandalyenin
yerinde artık ameliyat düzeneği kurulmuştu, hem işkence için, hem de o anda
müdahale için muhteşem bir ortam hazırlanmıştı.
İkinci saatin sonunda, kol ve bacakları olmayan Melek
bir yandan diğer yaraları yüzünden kan kaybediyor, diğer yandan ünite ünite kan
alıyordu. Ağaç budar gibi kollarını bacaklarını kesmişlerdi resmen. Artiz altıncı
sigarasını yakmış, ortasından tutarak bir dede gibi içmeye devam ediyordu.
İkinci nefesini aldıktan sonra, “ Sen Kha’yı harcadın “ dedi oturduğu yerde.
Ziya hala ayakta, elinde testereden sonra tuttuğu yıldız başlı tornavidayla
komedi filmlerindeki absürt karakterler gibi duruyor, bir yandan da gelecek
yeni komutu bekliyor, ‘ Yıldız başlı tornavidayı işkence konusunda kullanmak
nedir amınakoyim ‘ diye düşünüyordu. Melek ise işkenceden dolayı hiçbirşey
duyamayacak haldeydi. “ Sen beni öldürmeye çalıştın. Sana hiçbir zararım
olmadığı halde, seninle hiçbir şekilde yolumuz kesişmeyeceği halde, geldin
beni de öldürmeye çalıştın. “ dedi,
sinirlenmişti besbelli. “ Son kısma geçebilirsin artık “ diyerek son komutunu
verdi Ziya’ya. Doktorlar geri çekildi, Ziya elindeki tornavidayı bırakarak
silahını çekti, susturucusunu taktı ve Meleğin kafasına iki tane sıktı.