İçimden geldi girdim bloga şöyle bir göz attım kimse alınmasın uzun yazıları okuyacak kadar vaktim yok. Yok 1i yok 2si zaten yatakhanede panoya asılan uzun yazıları da okumazdım. Ama bu ne çelişkidir bilinmez benim yazdıklarımı okuyun isterim.
Ben müneccim değilim içinizden ne geçiyor bilemem ama benim içimden geçenleri dökebilirim buraya. Armut, şeftali ve lahana işte içimden geçenler diye de saçmalamayacam. Ama böyle laf kalabalığı yapmaya devam edersem asıl anlatmak istediğime gelemeyecem.
Anlatacağım öykünün bir kahramanı var o da insan değil. Ne olduğu bile belli değil. Üstelik en büyük düşmanı da alkol. İki dubleyi vurdun mu kafaya hemen ortalardan kaybolur. Alkol gitti mi yine başımda.
Evet başımda başımın tam içinde. Dolanıyor sürekli olarak. Anlamaya çalışıyorum bana ne demek istediğini bana ne anlatmaya ne göstermeye hatta hatta ne öğretmeye çalıştığını anlamak istiyorum ama olmuyor. Sadece geziniyor kafamın içine. Dur durak bilmiyor dolanıyor ordan oraya bazen kafamı kesip kurtulasım geliyor ama her zaman daha kolayına kaçıyorum. Kafamı keseceğime iki duble ile onun sesini kesiyorum. O sıralarda yani o sustuğu artık kafamın içinde dolanmadığı zamanlarda kendime kulak kabartıyorum. Fakat kendi iç sesimi duyacak kadar da ayık olmuyorum.
Derken alkol gidiyor o yine geliyor. Konuyor kafamın içine ak desem ak değil kara desem bir bakıma. Biliyorum bana bir şey anlatacak. Ne anlatacağını da biliyorum aslında ama ne yapayım. Dayanamıyorum, ağlıyorum. Kabullenemiyorum o orda yokmuş kafamın içinde hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorum. Sadece susuyorum.
O kadar kendimden uzaklara attım ki bazı şeyleri gelip beni bulamayacaklarını sandım. Oysa onlar sadece kafamın içindeler ve her gün istisnasız her gün dolanıyorlar ve bana hatırlatmaya çalışıyorlar hatırlamak istemediklerimi ve cevap istiyorlar altından kalkamayacağım sorulara.
Ne kadar daha dayanabilirim bilmiyorum. Belki alkolüm olduğu sürece, kim bilir belki de teslim olma zamanım gelmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder