Ege bu sabah uyandığında kendini kocaman bir yaban domuzu formunda buldu. Ben o sırada ne mi yapıyordum ossura ossura uyuyordum tabi. Beni uyandıran egenin ıslak ve pembe dili oldu. Başımda oturmuş mokur mokur bişeyler anlatmaya çalışıyordu. Bir miktar düşündüm ben bu domuzu ne yapacağım şimdi diye.
Ege' nin bu domuz haliyle herhangi bi' arkadaşlık kurmam söz konusu olamazdı. Ben de onu avcılara satmaya karar verdim. Onu eve kitledim, proneti kurup çıktım. Beşiktaş sokaklarında avcılık klubü aramaya başladım fakat izlerine rastlayamadım ve yolumu altılı ganyan bayiine yönelttim. Orada her türden insan vardı nasıl olsa ve birileri bana yardım edebilirdi. Güneş gözlüklü bi adamı mermilerin kıçına çizik atarken gördüm ve bu dikkatimi çekti. Ona derdimi anlattım ve dedi ki: "Biz avcılar olarak emeksiz yemeği sevmeyiz." Freş! dedim ona. Ben onu bugün Abbasağa Parkı' na salacağım, takılırsınız dedim. Bu duruma çok sevinmiş gözüktü.
Eve döndüğümde Ege'de değişen bişey yoktu. Hala mokur mokurdu. etraftakiler bana yadırgarcasına bakışlar fırlatıyorlardı. Onlara da freş dedim. Evcil bu. Abbasağa Parkı' nın girişinde avcı beni bekliyordu. Ege' yi çimenlere saldım ve avcıdan 50 lira aldım. Güzel bir alışverişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder