Stranger Than Fiction


gayet sıradan bir film izleyin demiyorum ama izlerseniz diye ya da hali hazırda izlemiş olanlar için bişeyler söyleycem, onaylanmaya ihtiyacım var

NOT: İZLEMEMİŞ OLANLAR İÇİN SPOİLER GELİYOR.

Şimdi şöyle ki filmin ana kurgusu ana karakterin ölecek olması üzerine kurulu olduğundan, kaderin kaçınılmaz olduğundan falan bahsediyor. adamımız bir roman karakteri olduğundan onun kaderini de yazar yazıyor. tamam adamın ölmeyeceği tahmin edilebilirdi ama olaya bütün pencereden baktığımızda asıl "master piece" bu adamın kendini ölümden kurtarmak için yazarı öldürmesiyle gerçekleşeceği geldi aklıma. sonuçta kadın bütün romanlarında baş karakterleri öldürmüş ve bu adam da ölecek, ölmemek için o kadını öldürebilirdi. hem bizim izlediğimiz film olduğundan(roman değil) ana karakterimiz roman yazarı olurdu ve çelişkiler ortadan kalkmaz mıydı?

Kafamın İçinde Dolanıyorlar

İçimden geldi girdim bloga şöyle bir göz attım kimse alınmasın uzun yazıları okuyacak kadar vaktim yok. Yok 1i yok 2si zaten yatakhanede panoya asılan uzun yazıları da okumazdım. Ama bu ne çelişkidir bilinmez benim yazdıklarımı okuyun isterim.

Ben müneccim değilim içinizden ne geçiyor bilemem ama benim içimden geçenleri dökebilirim buraya. Armut, şeftali ve lahana işte içimden geçenler diye de saçmalamayacam. Ama böyle laf kalabalığı yapmaya devam edersem asıl anlatmak istediğime gelemeyecem.

Anlatacağım öykünün bir kahramanı var o da insan değil. Ne olduğu bile belli değil. Üstelik en büyük düşmanı da alkol. İki dubleyi vurdun mu kafaya hemen ortalardan kaybolur. Alkol gitti mi yine başımda.

Evet başımda başımın tam içinde. Dolanıyor sürekli olarak. Anlamaya çalışıyorum bana ne demek istediğini bana ne anlatmaya ne göstermeye hatta hatta ne öğretmeye çalıştığını anlamak istiyorum ama olmuyor. Sadece geziniyor kafamın içine. Dur durak bilmiyor dolanıyor ordan oraya bazen kafamı kesip kurtulasım geliyor ama her zaman daha kolayına kaçıyorum. Kafamı keseceğime iki duble ile onun sesini kesiyorum. O sıralarda yani o sustuğu artık kafamın içinde dolanmadığı zamanlarda kendime kulak kabartıyorum. Fakat kendi iç sesimi duyacak kadar da ayık olmuyorum.

Derken alkol gidiyor o yine geliyor. Konuyor kafamın içine ak desem ak değil kara desem bir bakıma. Biliyorum bana bir şey anlatacak. Ne anlatacağını da biliyorum aslında ama ne yapayım. Dayanamıyorum, ağlıyorum. Kabullenemiyorum o orda yokmuş kafamın içinde hiçbir şey yokmuş gibi davranıyorum. Sadece susuyorum.

O kadar kendimden uzaklara attım ki bazı şeyleri gelip beni bulamayacaklarını sandım. Oysa onlar sadece kafamın içindeler ve her gün istisnasız her gün dolanıyorlar ve bana hatırlatmaya çalışıyorlar hatırlamak istemediklerimi ve cevap istiyorlar altından kalkamayacağım sorulara.

Ne kadar daha dayanabilirim bilmiyorum. Belki alkolüm olduğu sürece, kim bilir belki de teslim olma zamanım gelmiştir.

Daha önce hiç paylaşmadığım bir sır...


Bu gözlemimi itiraf edemeden duramıycam...İçim içimi yiyo...Gerçek bir bilim insanı olabilirim şuan...Bu sır sadece benim değil hayatın sırrı olabilir, gelecek nesillere inanılmaz parlaktıkta bir ışık tutabilir.Açıklıyorum:

Bazı böcekler teleport olabiliyor gençler...

Çok doğru...Komik kişisel bi sırrımı bekliyodunuz veya daha farklı bi gözlem bekliyodunuz ama beklediğiniz kesinlikle bu değildi di mi? Ters köşedesiniz kontrpiledesiniz, evet siz de farkına vardınız..." Abi ben tam olarak bunu bekliyodum" diyen birinin çıkması ihtimali- şuan buna inat 'ben bekliyodum harbiden' diyenler hariç- tam olarak % 0,0004...

Neyse gelelim böceklere...Bazıları, hepsi değil yanlış olmasın teleport olabiliyor...Bariz...
Bi kelebek bi arı bi karınca olamıyo mesela...Sinek sksen olamaz zaten amaçsız amaçsız uçuyo.Ama bazı böcekler var ki...Ne uçabiliyo ne tırmanabiliyo ne zıplayabiliyo onu geçtim hızlı yürüyemiyo bile...ama gel gelelim 1-2 dk önce tavanda veya duvarda yoklarken - ki tavan ve duvarları gözlemlemedeki yeteneğim çok bilinir- bir anda orda bitiveriyolar...İnanılmaz!

Hayır şimdi sinek konar, örümcek tırmanır, kelebek uçar, zıplayan bi böcek vardı yazın Ozan Bey bilir sırt üstü çevirince zıplayıp düzeliyo...Bu da iyi bi özellik bak süper kahraman olsan düşünsene sırt üstü yatınca bi zıplıyosun boyunun 10 katı kadar...Şahane! Neyse bu saçma böcek bile duvara mantıklı bi şekilde tüneyebilir.Ama bahsettiğim böcekler bunların hiçbirini yapamıyo...Yani 5 katlı bi binaya gelip hiç oralarda yokken birden oralarda bitivermek her babayiğidin harcı değil...Hadi diyelim bu böcek yerde falandı...Ya diyorum size o kadar yavaş bi böcek ki yarım saat bıraksan hatta önüne düz çizgi çekip arkasından kovalatsan yerden o yüksekliğe tırmanamaz...ki şöyle bişey de var duvardan alıyosun mesela tekrar bırakıyosun tutunamıyo düşüyo mal...Ben buna bi açıklama getiremedim ve 3 teori sundum ortaya.1- Bu böceklerin o duvarlarda yumurtası var.Yumurtadan çıktıkları gibi birden çok büyüyolar (işaret parmağının ucu kadar da büyükler ayıptır söylemesi)...yani patlamış mısır gibi...2- bunları başka uçabilen böcekler geçerken bırakıveriyolar o tavana falan... 3- teleport...

Bunların hepsi güzel yetenekler bu arada: hemen doğup büyüme, böcek halinle otostop yeteneği, teleport

En mantıklısı teleport gibi geldi...Ben de bazı böceklerin teleport olayını çözdüğüne ikna oldum.İşte görüntüsü de resimde paylaştığım gibi bişey. Gözlemlerim devam edecek...

Mini Polisiye

Elimde bardakla mutfağa girdim, çay tazelicek adaşa su götürcektim. Çay bardağını tezgahtaki diğer bardakların yanına bıraktıktan sonra raftan başka bardak alıp su doldurdum. Çay bardağına uzanacağım sırada hangisinin benim bardağım olduğunu anlamak için yeterince dikkatli bırakmadığımı farkettim. Ama geçen zaman henüz izleri silmek için yeterli değildi. Ben de bardakları kontrol ettim sıcak olan benimki olmalıydı. Kimisini elle kontrol ettim; kimisinin dibini içerek ısılarına baktım. Ve işte benimkini bulmuştum.